Lozan Antlaşması: Türkiye için zafer mi, hezimet mi? Prof. Dr. Hüseyin Bağcı'dan canlı yayında kritik açıklamalar

24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, son dönemde Türkiye'de, "Türkiye için zafer mi yoksa hezimet miydi" ekseninde tartışılıyor. Habertürk'te Nedir Ne Değildir programına konuk olan Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı kritik açıklamalarda bulundu.

İşte Prof. Dr. Bağcı'nn açıklamaları...

"LOZAN TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN NÜFUS CÜZDANIDIR"

"Bir çok açıkdan bu konuya bakmak gerekiyor. İdeolojik olarak bakıldığında farklı, tarihi okuma adına baktığımızda farklı olacaktır. Bir çok ülkede revizyonist yaklaşımlar var. Bir defa "Bedenimizi kurtartık ama ruhumuzu teslim ettik" cümlesi çok ağır bir cümledir. Çünkü Lozan Türkiye'nin nüfus cüzdanıdır. Son 19.yy'yi çok iyi bilmek gerekiyor. Türkiye'deki yöneticilerin ağzından çıkan her kelime çok kritiktir. Bu noktada yöneticilerin çok iyi danışmanlarla bu tür söylemleri dile getirmesi gerekyior."

"Lozan'a hangi açıdan baktığınız göre değerlendirme şekli de değişir. Lozan Türkiye'nin sadece doğum belgesi değildir. 1930'lu yıllarda Atatürk Sovyetler Birliği'nin yıkılacağını öngören sayılı liderlerden biridir. Biz 20.yy tarihini çok iyi biliyoruz ve anlatıyoruz. Ama Türkiye'nin eksen değiştirmesi kavramı Lozan ile birlikte geldi tabiri akademik anlamda tartışılabilir bir şeydir."

"Abdülhamit Türkiye Cumhuriyeti'nden önce Osmanlı Devleti'ni batılaştırma hareketlerini en çok yapmak isteyen kurtlar sofrasında olmak isteyen biridir. Abdülhamit'in en batıcı padişah olduğunu söyleyebilirim. Çünkü doğunun eğtim sistemini değil batının eğitim sistemini örnek alıyor. Abdülhamit 33 yıl boyunca iktidarda kalan ve Osmanlı'nın çöküşünü zorlaştıran ve yavaşlatan bir süreç açtı. Bütün dünya Türkiye Cumhur Cumhuriyeti'nin modernleşme sürecini, batıyla birlikte ki bütün normlar, gelişme ve teknoloji orada... Türkiye oraya doğru giderken aslında Osmanlı'nın devamıdır Osmanlı'dan ayrı değildir."

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({});

"TÜRKİYE 21.YY'DE DÜZENİ ŞEKİLLENDİREBİLECEK NOKTADADIR"

"Arap milliyetçiliği ile Türk Milliyetçiliği 1960'lı yıllarda çok büyük çatışma yaşamıştı. Türklerin araplarla olan ilişkileri çok önemli ve yapısal bir ilişkidir. Sadece dinsel olarak bakmamak gerekiyor. Suudi Arabistan'ın Türkiye'ye olan yaklaşımı neden böyle? Gerçekçi olmak gerekyior. Bütün dünyada bazı ülkeler bulundukları coğrafi konum ile güçlenmeye başladı. Türkiye Cumhuriyeti de biz de yapabilriz düşüncesinden hareket ediyor. Türkiye her hangi bir Avrupa ülkesi değil. İyi idare edersek 21.yy'da bölgemizde ve dünyada düzeni şekillendirecek ülkelerden biri olabiliriz. Bölgesel olarak böyle bir gücümüz var."

"DÜNYADA TARİHİ KODLAR YENİDEN DEĞERLENDİRMEYE BAŞLANDI"

"Bütün dünyada tarihi kodları yeniden değerlendirme ve revizyonist yaklaşımlar var. Bugün burada yaptığımız tartışma bile tarihi kodları yeniden değerlendirdiğimizi gösteriyor. 21.yy'da iddialı olacak mıyız olmayacak mıyız? Aslında öncelikle kendimize bunu sormamız gerekiyor. Avrupa Birliği kendini yeniden sorgular oldu. Bakınız Türkiye NATO ülkeleri içerisinde en deneyimli ordu konumunda. Suriye'den Libya'ya PKK ile mücadeleden tutun bir çok şey var. Bunların farkında olmak lazım. Yeter ki biz gücümüzü daha iyi nasıl kullanırız onu bilelim."

 

Erdem TALAYHAN / İçerik Editörü
erdem@sakinca.com
@sakinca_dunya      (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({});