Fenerbahçe Süper Lig'de oynadığı 3 maçı da kazanarak 3'te 3 yaptı. Aynı şekilde UEFA Avrupa Ligi Elemeleri'nde 2’de 2 yaparak sezona çok iyi bir başlangıç yapmış oldu. Ligde alınan bu sonuçla birlikte Fenerbahçe, 37 sene önceki rekorunu egale etti. O dönem de ilk üç maçını kazanan Fenerbahçe, hiç gol yememişti. Pereira’ya da ayrı bir sayfa açmak gerekir.  Çin Ligi ona çok şeyler katmış olmalı. Oyuncularla anlaşması, motivasyonu, gençlerle çalışma azmiyle kendini oldukça geliştirmiş. Pereira'nın Fenerbahçe'ye gelişinden sonra kalesinde güveni artan Altay Bayındır’da Rüştü Reçber’den 1998/1999 sezonundan bu yana Süper Lig’de sezonun ilk üç maçında kalesinde gol yemeyen ilk Fenerbahçe kalecisi oldu.  Son 5 resmi maçını da kazanan Fenerbahçe, rakip filelere 11 gol atıp kalesinde 2 gol gördü. Sezon başında böyle bir tabloyu kimsenin beklemediğine eminim. Bu başarı futbolcularla birlikte Vitor Pereira’nın olmuş oluyor. Fenerbahçe’nin Vitor Pereira'yı teknik direktör olarak açıklamasından sonra, bazı spor yazarları Başkan Ali Koç’u yerden yere vurmuş, ağır eleştirilerle Fenerbahçe yönetimini hedef göstermişti. Şimdi o kişilerin saklandığını görüyorum. Türkiye'de spor kamuoyu üzerinden kaos yaratarak gündeme gelmeye çalışan ve Fenerbahçe'nin başarısından çok başarısızlığı üzerinden beslenen o yazarlar Pereira'nın bir hatasını bekliyor. Pereira’da onlar ne yazarsa yazsın diye kendi düşüncelerinle hareket ediyor. Aslına bakarsanız  bu da kendisini başarıya götürüyor. Pereira'nın Fenerbahçe’de oynattığı sistem oturdu. Futbolcularda bu sistemi benimsedi. Takımın oyun düzeni, topa sahip olma yüzdesi, pas başarısı, kanat organizasyonu ve oyun kurma becerisi gözle görünür bir şekilde değişti.     Fenerbahçe’nin çok eksiği olmasına ve daha bitirici bir forveti olmamasına rağmen böylesine bir performans tabi ki de alkışı hak ediyor. Yaşanan onca olumusluğa rağmen Fenerbahçe'nin her maçta bir adım ileriye gitmesi, üzerine üzerine koyarak ilerlemesi taraftarları da memnun ediyor. Son üç sezonda hangi hoca görevde olsa Fenerbahçe sahada ne oynadığını bilmeyen bir takım kimliğindeydi.  Vitor Pereira, göreve geldiğinden bu güne kadar sisteminin ve oyuncularının arkasında duruyor. Bu da onun ne kadar doğru bir iş yaptığının göstergesi oluyor. Özellikle gençlere şans vermesi de genç oyuncuları ''Eğer peformansımı arttırırsam bu takımda formayı giyerim'' düşüncesine atıyor. Bu da takım içindeki rekabeti ve çalışma azmini arttırıyor. Pereira gençlerine şans vererek aslında Fenerbahçe'nin geleceğine yaptırım yapıyor. İzmir’de Altay ile oynadığı maçta Fenerbahçe hiç zorlanmadı. İki haftada 7 gol atan Mustafa Denizli’nin takımı Altay, dün hiç bir varlık gösteremedi. Maç boyunca net olarak bir tane bile net gol pozisyonuna giremedi Altay.  Şimdi Fenerbahçe’de kimlerin transfer edileceği merak konusu oldu. Öyle ki şu takımdaki sakatlar iyileşirse ve gelecek transferlerle birlikte oluşacak kadroyu ben oldukça merak ediyorum. İlk 11'e gözünüz kapalı yazacağınız, İrfan Can, Pelkas,Novak ve Serdar Dursun ile Mesut Özil’in yokluğunda, üstelik santrforsuz bir takım bu başarıyı yakalıyorsa, gerisini hiç düşünmeyin.  Fenerbahçe’yi izlerken gerçek bir taktik sistemini uygulayan, toplu veya topsuz oyunda sahaya dizilişini görebiliyoruz. Bütün futbolcularda Pereira‘nın sistemini uygulamak için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar ve bu sisteme inanarak oynuyorlar.  Pereira’nın bahsettiği gibi takım ruhu ön planda. Bu ruh her maçı lehine çevirecek inancını aşılayan bir Fenerbahçe olmada ilerliyor.  Altay maçına tekrar gelecek olursak. Gustavo’nun hatasız oyunu Sosa’nın yaratılıcığı, Ferdi ve Osayi Samuel’in süratliliği ve fırsatçılığı ve atılan iki şık gol maçın sonucuydu. Sezona rüya gibi bir başlangıç yapan  Fenerbahçe'de her şey istenildiği gibi gidiyor. Şimdi Milli ara nasıl bir süreç oluşturacak göreceğiz. Yeni transferler gelecek, kadro yapılanacak, milli maçlar yapılacak v.s...  Bakalım bu 15 günlük ara takıma daha  iyi mi gelecek hep birlikte göreceğiz...