deneme bonusu veren siteler bahis siteleri bonus veren siteler

deneme bonusu veren siteler

virginiawinefestival.org/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

Bir “ağaç” insana neler öğretir neler

“Ağaç” deyince aklınıza gelen ilk şey nedir; kahverengi dallarından yeşil yapraklar çıkan, bize rengârenk meyveler veren, oksijen üreten bir canlı mı sadece? Oysa bir ağacın yanından geçerken “bakmak”la yetinmeyip “görmek”te ısrar edersek o ağaç bize neler neler öğretir ahhhh bir bilseniz!.. Ne gibi mi? Meselâ; “sabretmeyi” öğrenebiliriz bir ağaçtan... Küçücük bir fidan, ortalama olarak ancak 20 yıl sonra “ağaç” olabiliyorken; biz, trafikte kırmızı ışığı bile beklemeye tahammül edemiyoruz... Milli piyango kuyruğu hariç; çarşıdaki, hastanedeki, postanedeki kuyruğa hangimiz derin bir “Off!” çekmiyoruz ki... WhatsApp mesajı beklediğimiz kişi, iki dakika geç yazınca nasıl sinir olduğumuzu hiç söylemiyorum bile... “Ağaç oldum burda!” sitemine hepimiz bu kadar aşinayken; gerçek ağacın bize mesajı şudur; “Sabretmeyi öğrenmek de sabır ister...” Bunca koşturmaca içinde, hayat telâşında savrulurken; stresten tüm vücudumuz taş gibi kaskatı kesilmişken “ağaç” yine fısıldar bize usulca; “esne” diye... E haksız mı ama; kırılmamak, kopmamak için; tıpkı ağaç dalları gibi içinde bulunduğumuz şartlara uyum sağlamak için biraz esnemek iyi gelmez mi ruhumuza sizce de? Biz rutin döngümüze devam ederken, “ağaç” bu kez de her mevsim tazelediği imajıyla bir mesaj verir bize; “Olduğun yerde sayma! Yenilen, tazelen, değiş... Meyve vermek sadece bize özgü değil” dercesine... Peki ya her gün yanından geçtiğimiz, belki de hiç farkına varmadığımız “ağaç”ların; bünyelerinde bulunan kimyasallar sayesinde; besinsiz kalanlara yardım ettiğini, genç ağaçları koruduğunu ve ormanda düşmanlara karşı birlikte hareket ettiğini biliyor muydunuz? Bir ağaç hasta ise daha güçlü olan ağacın köklerinden, zayıf ağaca doğru besin gittiğini duymuş muydunuz? En sert iklimlere, kuraklıklara karşı birlikte ayakta duran “ağaçların” bize verdiği mesaj yine çok manidar değil mi; “Birlikte yaşamayı, yardımlaşmayı, her daim zayıf olanın yanında olmayı öğrenin” demek değildir de nedir bu?.. Bir zamanlar gölgesinde hayallere daldığımız o “ağaç” , ömrümüzün sonbaharı gelip çattığında da usulca mesaj verir yine bize; “Vakti gelince bırakmayı öğren” der yapraklarını dökerken... Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama hırsınının; nefsimizi körelttiğini, öbür taraftakilerin pişman oldukları şeyler için bu dünyadakilerin birbirini yediğini vurur yüzümüze... “İbret al yere düşen yaprağa, eskiden o da yukardan bakardı toprağa” dercesine... Bunca derin mesajın üzerine; dünyevi hırslar için birbirini yiyen insanlara bir de haklı sitemi vardır “ağaç”ın... Birbirlerini kırıp döken, yerle yeksan eden “balta”dan farksız insanlara; “Ben, senin beni kestiğine değil, sapının benden olmasına yanıyorum” der “ağaç”... Haydi o hâlde “ağaç”ların hatrına; sevgimizi, merhametimizi, insanlığımızı baltalamadığımız günler için olsun tüm çabamız... Gerisi vallâhi de boş, billâhi de boş...
Ekleme Tarihi: 29 Mayıs 2021 - Cumartesi

Bir “ağaç” insana neler öğretir neler

“Ağaç” deyince aklınıza gelen ilk şey nedir; kahverengi dallarından yeşil yapraklar çıkan, bize rengârenk meyveler veren, oksijen üreten bir canlı mı sadece? Oysa bir ağacın yanından geçerken “bakmak”la yetinmeyip “görmek”te ısrar edersek o ağaç bize neler neler öğretir ahhhh bir bilseniz!..

Ne gibi mi?

Meselâ; “sabretmeyi” öğrenebiliriz bir ağaçtan... Küçücük bir fidan, ortalama olarak ancak 20 yıl sonra “ağaç” olabiliyorken; biz, trafikte kırmızı ışığı bile beklemeye tahammül edemiyoruz... Milli piyango kuyruğu hariç; çarşıdaki, hastanedeki, postanedeki kuyruğa hangimiz derin bir “Off!” çekmiyoruz ki... WhatsApp mesajı beklediğimiz kişi, iki dakika geç yazınca nasıl sinir olduğumuzu hiç söylemiyorum bile... “Ağaç oldum burda!” sitemine hepimiz bu kadar aşinayken; gerçek ağacın bize mesajı şudur; “Sabretmeyi öğrenmek de sabır ister...”

Bunca koşturmaca içinde, hayat telâşında savrulurken; stresten tüm vücudumuz taş gibi kaskatı kesilmişken “ağaç” yine fısıldar bize usulca; “esne” diye... E haksız mı ama; kırılmamak, kopmamak için; tıpkı ağaç dalları gibi içinde bulunduğumuz şartlara uyum sağlamak için biraz esnemek iyi gelmez mi ruhumuza sizce de?

Biz rutin döngümüze devam ederken, “ağaç” bu kez de her mevsim tazelediği imajıyla bir mesaj verir bize; “Olduğun yerde sayma! Yenilen, tazelen, değiş... Meyve vermek sadece bize özgü değil” dercesine...

Peki ya her gün yanından geçtiğimiz, belki de hiç farkına varmadığımız “ağaç”ların; bünyelerinde bulunan kimyasallar sayesinde; besinsiz kalanlara yardım ettiğini, genç ağaçları koruduğunu ve ormanda düşmanlara karşı birlikte hareket ettiğini biliyor muydunuz? Bir ağaç hasta ise daha güçlü olan ağacın köklerinden, zayıf ağaca doğru besin gittiğini duymuş muydunuz? En sert iklimlere, kuraklıklara karşı birlikte ayakta duran “ağaçların” bize verdiği mesaj yine çok manidar değil mi; “Birlikte yaşamayı, yardımlaşmayı, her daim zayıf olanın yanında olmayı öğrenin” demek değildir de nedir bu?..

Bir zamanlar gölgesinde hayallere daldığımız o “ağaç” , ömrümüzün sonbaharı gelip çattığında da usulca mesaj verir yine bize; “Vakti gelince bırakmayı öğren” der yapraklarını dökerken... Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama hırsınının; nefsimizi körelttiğini, öbür taraftakilerin pişman oldukları şeyler için bu dünyadakilerin birbirini yediğini vurur yüzümüze... “İbret al yere düşen yaprağa, eskiden o da yukardan bakardı toprağa” dercesine...

Bunca derin mesajın üzerine; dünyevi hırslar için birbirini yiyen insanlara bir de haklı sitemi vardır “ağaç”ın... Birbirlerini kırıp döken, yerle yeksan eden “balta”dan farksız insanlara; “Ben, senin beni kestiğine değil, sapının benden olmasına yanıyorum” der “ağaç”...

Haydi o hâlde “ağaç”ların hatrına; sevgimizi, merhametimizi, insanlığımızı baltalamadığımız günler için olsun tüm çabamız... Gerisi vallâhi de boş, billâhi de boş...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.