deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Fakir Yılmaz
Köşe Yazarı
Fakir Yılmaz
 

AĞRILI 3 KARDEŞİN ve IĞDIRLININ VEBALİ..

Ağrılı Kürt bir ailenin 3 çocuğu, 7 yaşındaki Berat, 9 yaşındaki Baran ve 11 yaşındaki Batuhan Sağın'ın boğulduğu ruhsatı olmayan Cem Evi İnşaatında suçlu kim? Ağrı gibi göç veren Ardahanlı olan İstanbul Sancaktepe İlçesi AK Parti İlçe Başkanı Turgay Akpınar buna cevap verecek, yoksa rahmetli olan ve buraya cem evi değil, cami yapılsın diyen kadın başkan ile arasının açıldığı söylenen aynı partinin bir önceki İlçe başkanı mı merak edilen bu soruya cevap verecek bilmem ama bu olaydan önce  gece yarısı gözlerimi kapatan uykumu kaçıran diğer bir konu o üç çocuk kadar beni bir o kadar derinden üzdü. Birçok Ardahanlının da yaşadığı ama Esenyurt'ta ki gibi bir araya gelemediği İstanbul  Sancaktepe'de ülkedeki tüm parti binalarının önüne koyduğu polis noktalarıyla kendisini korumaya alan ve Alevi dedelerden plaketler alan AK Partili bir belediyenin Cem Evi yapacağız' diyerek açtığı ama hiç bir önlem almadığı, hatta ruhsatı olmadığı ortaya çıkan Cem Evi İnşaatına ait çukurda boğulan o Ağrılı üç kardeşin oyun oynamak için ölüm çukuruna girerlerken aynı partinin bahçeler, parklar, çocuk oyun alanları yetmedi Millet Bahçeleri yaptık iddiası,  bu konuda hemşerim olan Hacı oğlu, kendisi de inşaatçı olan Akpınar'ın neden sus, pus olup, bir açıklama yapma gereği duymadığını da düşünmedim değil. Evet, buraya kadar sorulan ve merak edilenleri sizin de düşünüp, cevap bulmanızı beklerken beni üzen diğer bir konuya değineceğim. Çünkü aynı saatlerde yani gecenin saat ikisinde uykumu kaçıran ve bu yazıyı yazdıran diğer olay Ağrı'ya komşu olan ve bizim Kars ile Çıldır gölünü bölüşemediğimiz gibi onlarında Ağrı dağını bölüşemediği, memleketim Ardahan ile aynı gün vilayet olan ama Ardahan sürekli göç verirken,  başta kardeş denen ama Kıbrıs'ı hala tanımayan Azerbaycan'ın hatırı için ikinci Kıbrıs gibi baktığımız Nahcivan sayesinde olmak üzere bir çok konuda duyarlı siyasileri sayesinde gelişip, büyüyen, hatta havaalanı bile yapılan, Ardahan'ın takımı başkansız ve futbolcusu yokken, BAL ligine çıkamayacak durumdayken futbol takımı ikinci ligde olan Iğdır'a kadar gideceğim. Çünkü sanalı tararken 'Annesinin ayağını öptü' başlıklı yeni bir haberine daha rastladığım ve adım gibi ilginç bir ismi olduğundan adını Google yazıp, kim olduğunu, nereli olduğunu, 30 yıl cezalandırılmasına neden olan hangi suçu işlediğini merak edip, araştırdığımda kendimi Iğdır'da buluyor gece yarısı ikinci üzücü olayla karşılaşıp, sanalda açık olan arkadaşlarıma haberin linkini atarak 'Ve  bir Kürde yapılan zulümdür bugün yaşananlar... Suçu yok, ama örgüt üyesi olmak suçlaması vay anasını ya 30 yıl... Sonra da kardeşiz ya... ' mesajını acı acı gülmek ve gece yarısı şakalaşma sayılırsa düşünmeleri için kendileriyle paylaşıp, onlarında uykusunu kaçırmak istiyordum. Ve; Iğdır'da 1993 yılında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve Erzurum Askeri Mahkemesinde devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak" iddiasıyla müebbet hapis cezasına çarptırılan Filit Tiltay, 30 yıl tutukluluğun ardından tahliye edildi. 77 yaşında Patnos L Tipi Cezaevi’nden tahliye edilen Tiltay’ı, ailesi ve sevenleri karşıladı.' haberi, Sancaktepe'de okuldan çıkıp, evlerine değil ölüme giden Ağrılı 3 çocuğun acısı kadar yüreğime oturdu. Kapanmak üzere olan gözlerimi yeniden açıp, uzun uzun düşündürdü. Bu ülkede bugün hala yaşanan sorunun altında yatanların ne olduğunu soranlara en iyi cevap derken.. Sadece bir iddia ve üye suçlamasıyla  ömür denecek 30 yıl boyunca cezaevinde olan bir insan nasıl dayanır. Ve o direnci nereden aldığına bakınca da karşıma bu kez başka bir haber çıkıyordu. O; '30 YILLIK TUTUKLU TİLTAY TAHLİYE OLDU:, ANNESİNİN AYAKLARINI ÖPTÜ' başlıklı haber, 'Cezaevinden 30 yıl sonra tahliye olan Filit Tiltay, önce kendisini doğuran ve 30 yıl boyunca bekleyen ayaklarının altını öptüğüm annem olmak üzere hayallerim ve umutlarım beni ayakta tuttu' diye devam ediyordu. Kaldı mı bilmiyorum ama hala anayasası tartışılan askeri mahkemede örgüt üyeliğinden cezalandırılıp, 30 yıl cezaevinde tutulan Iğdırlı gibi askeri olmayan mahkemeler tarafından verilen hatta hala verilemeyen, iç hukuk ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince tutuklu kalmaması gerektiğine işaret edilen  o kadar insan içeride var diye bir kez daha beni düşündüren bu acıların yaşandığı ülkemde adının önünde Adalet olan bir iktidarın olduğunu da hatırlıyor ve dün 'muhtar olamaz' denen ama bugün cumhurbaşkanı olan liderinin olduğunu da kendi kendime mırıldayıp, Irak'tan sonra 'ne işimiz var orada da' denen Suriye'de kendimi buluyordum. Gerçi benden önce insansız hava aracının oraya gidip, müttefik denen Amerika tarafından düşürüldüğünü de hatırlıyor ama A haber, TRT'de ki ünlü askeri uzmanlar (!) gibi elime cetvel alıp, tv ekranlarında haritalar çizmiyor ve 'oralar derin ve tehlikeli...' diyerek geçiyorum. Yani kısacası ülkemin doğu ve güneydoğusunun da içinde olduğu Ortadoğu'nun  başkenti diye bilinen Mezopotamya insanının hep acılar çektiğini ve bu acıların ülkedeki kardeş dediklerimizi, komşu bildiklerimizi de yani 'et tırnağız, birlikte yaşamak gerek' deyip, gereğini yerine getirmeyenler de benim üzüldüğüm kadar üzülüyor mu bilmem ama  oyun alanı diye gittikleri su dolu çukurda hayata göz yuman Ağrılı üç kardeş olan o çocukların ailesi kadar, 30 yıl boyunca cezaevinde tutulan oğlu için acı çeken Iğdırlı annenin ve binlercesinin bu yaşadıkları, 'yıllardır  yaşananlardır,  bugün bir türlü çözüm bulunamayan yaşananlar..' diyerek gece yarısı expresini ve memleketime gelmesi beklenen Doğu Expresini de hatırlatan gece yarısı yazıma nokta koyuyorum. Ve 'Bu acılar ne zaman bitecek Allah'ım?'' diyerek, buzlukta olduğu söylenen o süreç gibi yeni bir süreçle ama öyle ya da böyle deyip, nokta konulması gereken yıllardır çekilen acıların artık bitmesi ve bunca yaşananların vebalinin ödenmesi için dua edip, üzgün, yorgun gözlerle uykuya çekilirken...
Ekleme Tarihi: 10 Ekim 2023 - Salı

AĞRILI 3 KARDEŞİN ve IĞDIRLININ VEBALİ..

Ağrılı Kürt bir ailenin 3 çocuğu, 7 yaşındaki Berat, 9 yaşındaki Baran ve 11 yaşındaki Batuhan Sağın'ın boğulduğu ruhsatı olmayan Cem Evi İnşaatında suçlu kim? Ağrı gibi göç veren Ardahanlı olan İstanbul Sancaktepe İlçesi AK Parti İlçe Başkanı Turgay Akpınar buna cevap verecek, yoksa rahmetli olan ve buraya cem evi değil, cami yapılsın diyen kadın başkan ile arasının açıldığı söylenen aynı partinin bir önceki İlçe başkanı mı merak edilen bu soruya cevap verecek bilmem ama bu olaydan önce  gece yarısı gözlerimi kapatan uykumu kaçıran diğer bir konu o üç çocuk kadar beni bir o kadar derinden üzdü.

Birçok Ardahanlının da yaşadığı ama Esenyurt'ta ki gibi bir araya gelemediği İstanbul  Sancaktepe'de ülkedeki tüm parti binalarının önüne koyduğu polis noktalarıyla kendisini korumaya alan ve Alevi dedelerden plaketler alan AK Partili bir belediyenin Cem Evi yapacağız' diyerek açtığı ama hiç bir önlem almadığı, hatta ruhsatı olmadığı ortaya çıkan Cem Evi İnşaatına ait çukurda boğulan o Ağrılı üç kardeşin oyun oynamak için ölüm çukuruna girerlerken aynı partinin bahçeler, parklar, çocuk oyun alanları yetmedi Millet Bahçeleri yaptık iddiası,  bu konuda hemşerim olan Hacı oğlu, kendisi de inşaatçı olan Akpınar'ın neden sus, pus olup, bir açıklama yapma gereği duymadığını da düşünmedim değil.
Evet, buraya kadar sorulan ve merak edilenleri sizin de düşünüp, cevap bulmanızı beklerken beni üzen diğer bir konuya değineceğim. Çünkü aynı saatlerde yani gecenin saat ikisinde uykumu kaçıran ve bu yazıyı yazdıran diğer olay Ağrı'ya komşu olan ve bizim Kars ile Çıldır gölünü bölüşemediğimiz gibi onlarında Ağrı dağını bölüşemediği, memleketim Ardahan ile aynı gün vilayet olan ama Ardahan sürekli göç verirken,  başta kardeş denen ama Kıbrıs'ı hala tanımayan Azerbaycan'ın hatırı için ikinci Kıbrıs gibi baktığımız Nahcivan sayesinde olmak üzere bir çok konuda duyarlı siyasileri sayesinde gelişip, büyüyen, hatta havaalanı bile yapılan, Ardahan'ın takımı başkansız ve futbolcusu yokken, BAL ligine çıkamayacak durumdayken futbol takımı ikinci ligde olan Iğdır'a kadar gideceğim.
Çünkü sanalı tararken 'Annesinin ayağını öptü' başlıklı yeni bir haberine daha rastladığım ve adım gibi ilginç bir ismi olduğundan adını Google yazıp, kim olduğunu, nereli olduğunu, 30 yıl cezalandırılmasına neden olan hangi suçu işlediğini merak edip, araştırdığımda kendimi Iğdır'da buluyor gece yarısı ikinci üzücü olayla karşılaşıp, sanalda açık olan arkadaşlarıma haberin linkini atarak 'Ve  bir Kürde yapılan zulümdür bugün yaşananlar... Suçu yok, ama örgüt üyesi olmak suçlaması vay anasını ya 30 yıl... Sonra da kardeşiz ya... ' mesajını acı acı gülmek ve gece yarısı şakalaşma sayılırsa düşünmeleri için kendileriyle paylaşıp, onlarında uykusunu kaçırmak istiyordum.
Ve; Iğdır'da 1993 yılında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve Erzurum Askeri Mahkemesinde devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak" iddiasıyla müebbet hapis cezasına çarptırılan Filit Tiltay, 30 yıl tutukluluğun ardından tahliye edildi. 77 yaşında Patnos L Tipi Cezaevi’nden tahliye edilen Tiltay’ı, ailesi ve sevenleri karşıladı.' haberi, Sancaktepe'de okuldan çıkıp, evlerine değil ölüme giden Ağrılı 3 çocuğun acısı kadar yüreğime oturdu. Kapanmak üzere olan gözlerimi yeniden açıp, uzun uzun düşündürdü. Bu ülkede bugün hala yaşanan sorunun altında yatanların ne olduğunu soranlara en iyi cevap derken..
Sadece bir iddia ve üye suçlamasıyla  ömür denecek 30 yıl boyunca cezaevinde olan bir insan nasıl dayanır. Ve o direnci nereden aldığına bakınca da karşıma bu kez başka bir haber çıkıyordu. O; '30 YILLIK TUTUKLU TİLTAY TAHLİYE OLDU:, ANNESİNİN AYAKLARINI ÖPTÜ' başlıklı haber, 'Cezaevinden 30 yıl sonra tahliye olan Filit Tiltay, önce kendisini doğuran ve 30 yıl boyunca bekleyen ayaklarının altını öptüğüm annem olmak üzere hayallerim ve umutlarım beni ayakta tuttu' diye devam ediyordu.
Kaldı mı bilmiyorum ama hala anayasası tartışılan askeri mahkemede örgüt üyeliğinden cezalandırılıp, 30 yıl cezaevinde tutulan Iğdırlı gibi askeri olmayan mahkemeler tarafından verilen hatta hala verilemeyen, iç hukuk ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince tutuklu kalmaması gerektiğine işaret edilen  o kadar insan içeride var diye bir kez daha beni düşündüren bu acıların yaşandığı ülkemde adının önünde Adalet olan bir iktidarın olduğunu da hatırlıyor ve dün 'muhtar olamaz' denen ama bugün cumhurbaşkanı olan liderinin olduğunu da kendi kendime mırıldayıp, Irak'tan sonra 'ne işimiz var orada da' denen Suriye'de kendimi buluyordum. Gerçi benden önce insansız hava aracının oraya gidip, müttefik denen Amerika tarafından düşürüldüğünü de hatırlıyor ama A haber, TRT'de ki ünlü askeri uzmanlar (!) gibi elime cetvel alıp, tv ekranlarında haritalar çizmiyor ve 'oralar derin ve tehlikeli...' diyerek geçiyorum.
Yani kısacası ülkemin doğu ve güneydoğusunun da içinde olduğu Ortadoğu'nun  başkenti diye bilinen Mezopotamya insanının hep acılar çektiğini ve bu acıların ülkedeki kardeş dediklerimizi, komşu bildiklerimizi de yani 'et tırnağız, birlikte yaşamak gerek' deyip, gereğini yerine getirmeyenler de benim üzüldüğüm kadar üzülüyor mu bilmem ama  oyun alanı diye gittikleri su dolu çukurda hayata göz yuman Ağrılı üç kardeş olan o çocukların ailesi kadar, 30 yıl boyunca cezaevinde tutulan oğlu için acı çeken Iğdırlı annenin ve binlercesinin bu yaşadıkları, 'yıllardır  yaşananlardır,  bugün bir türlü çözüm bulunamayan yaşananlar..' diyerek gece yarısı expresini ve memleketime gelmesi beklenen Doğu Expresini de hatırlatan gece yarısı yazıma nokta koyuyorum.
Ve 'Bu acılar ne zaman bitecek Allah'ım?'' diyerek, buzlukta olduğu söylenen o süreç gibi yeni bir süreçle ama öyle ya da böyle deyip, nokta konulması gereken yıllardır çekilen acıların artık bitmesi ve bunca yaşananların vebalinin ödenmesi için dua edip, üzgün, yorgun gözlerle uykuya çekilirken...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.