deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Depremde 35 canın gittiği kolonu kesik Ezgi Apartmanı davasında acılı anne: Adalet askıda kalmasın

Güncel (DHA) - Demirören Haber Ajansı | 01.03.2024 - 11:49, Güncelleme: 01.03.2024 - 11:49
 

Depremde 35 canın gittiği kolonu kesik Ezgi Apartmanı davasında acılı anne: Adalet askıda kalmasın

KAHRAMANMARAŞ'ta depremin ilk saniyelerinde yıkılarak 35 kişinin hayatını kaybetmiş Ezgi Apartmanı ile ilgili zemin kattaki pastane işletmecileri firari Sami Kervancıoğlu (58) ve Mustafa Pekel (48) ile pastanenin tutukluluk iç mekânda bulunması Ertan Danacı'nın (52) 876 yıl 6'şar ay kadar tutuklu fenni mesul Mehmet Tekin'in (60) ve tutuksuz müteahhit Yakup Aktaş'ın (82) 22,5 yıl hapis cezasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Enkazda 12 gün delil muhafaza ederek kesilen kolonun yerini tespit eden ve duruşmaya ölen avukatın cübbesiyle katılan Nurgül Göksu, “Oğlumu, gelini ve torunumu kayıtlıle edildikleri, suçluları adaletin önüne çıkarılacağına dair söz verdim. Annesi, babası vefat etmiş insanlara 'Öksüz' derler, 'Yetim' derler. Peki, evlendiğini kaybetmiş, bir anneye ne derler? Bu benimbebeğimin cübbesi, 1 yılı aşkın süredir ayakta dururken 'Adalet beklemekte kalmaken' diyorum. Benim istediğim tek şey adalet.” dedi.
Kahramanmaraş'ta yerde bulunan makarnanedeki 40 santimetrelik sütun kesilen tespit edilen ve depremin ilk saniyelerinde yıkılarak 35 kişinin hayatını kaybettiği Ezgi Apartmanı ile ilgili makarna işletmecileri firari Sami Kervancıoğlu (58) ve Mustafa Pekel (48) ile pastanenin tutukluluğu iç mekanda Ertan Danacı' nın (52) 'Olası kastla kasten öldürme ve yaralama' suçlarından 876 yıl 6'şar aya kadar, tutuklu fenni mesul Mehmet Tekin'in (60) ve tutuksuz müteahhit Yakup Aktaş'ın (82) 'Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma' suçundan 22,5 yıl hapis cezasıyla yargılandığı dava görülmeye başlandı. Kahramanmaraş 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmaya tutuklu sanık Mehmet Tekin, tutuksuz sanık Yakup Aktaş, ölenlerin yakınları ile dava avukatları katıldı. Diğer sanık Ertan Danacı ise duruşma salonuna tutuklu bulunduğu hapishaneden SEGBİS sistemiyle bağlandı. 'SÖKÜM, KIRIM VE MOLOZ ATIM İŞLERİNİN İŞVERENE AİTTİR' Duruşma, Danacı'nın savunmasıyla başladı. Suçlamaları kabul etmeyen ve haksız yere cezaevinde olduğunu belirten Ertan Danacı, tahliyesini talep etti. Adaletin beklediğini ifade eden Danacı, “Haksız yere suçlanıyorum. Ben iç mekan tasarımcısıyım, kabası yapılmış veya mevcutta kullanımda olan iç dekorasyon işlerini birleştirme ama inşaatla iletişim yoktur. Ezgi Apartmanı'nda da Kervan Pastanesi ile yapılan sözleşme kapsamında sadece dekorasyon işi yapıldı. Dosyada da yer alan sözleşmeye göre her şey sökülür, kırım ve moloz atılım işlerinin işverene ait olduğu açıkça belirtilir. Ben kırım ve söküm işleri başladıktan sonra işe başladım ve sadece kendi işimi yaptım. Sözleşmede belirtilen işleri yaparak paramı aldım. 172 gün para biriminde tutukluyum ve adalet bekliyorum” dedi. '8 TANE 20'LİK DEMİR HANGİ KOLONDA VAR MI?' Fenni mesul Mehmet Tekin ise savunmasını proje ve görseller üzerinden yaptı. Bilirkişi raporlarının masa başında hazırlandığını, hem binanın sağlam olduğunu hem de projede herhangi bir hatanın varlığını ifade eden Tekin, şunları söyledi: “O raporları veren eğitim bilgilerine de şaşıyorum. Binanın 1975 yönetmeliğine göre kabul ediyorlar ama 2018'e göre değerlendiriyorlar. Hazır beton dökülmüş içerisinde mevcut kağıt parçasından bahsediliyor. Kendi profesörlerine kayıtlı kişilerin masalarındaki kayıtlarını dinleyerek bu hale geldik. Raporlar elektrik içermiyor. Burada bir sütun var ve bu sütun kaldırılmış, bunun için artık lamı cimi yok. Önce 'projede kolon yok' dediler. Daha sonra dediler ki 'bu yapılmamış' ve hangi bilgiyle, tecrübeyle 'bu kolonun kesilmesi bir şey ifade etmiyorsunuz' diyebiliyorsunuz. Bir sandalye düşünün ve ayağınızın biri kırık. O sandalyeye oturduğunuz zaman devrilirsiniz ve fizik kurallarına göre de ayağın kırıldığı noktalarda devrilirsiniz. Biz burada binanın hasar gören yerini tespit ediyoruz ama biz hala binanın yıkıldığını tartışıyoruz. K105 ve K106 kirişleri, uzunluğu yaklaşık 5,9 metre ve 2 metre civarındadır. Kolonun görev yükünün azaltılması. Bunu kestiğiniz takdirde yaklaşık 60 tonluk yükü kendisini nasıl sıfırlayacak. Binanın yıkılışı belli. Bütün döşemeleri kirişlerin taşınması ve lütfen 'o kolonun bir fonksiyonu yok' demeyin. Bu kolona 'süs kolonu' diyorlar. Allah aşkına 8 tane 20'lik demir hangi kolonda var? 20'lik demirleri iyi yerleştirmişler, taşıma kolonu olduğu için yerleştirmişler. Statik halde her şey dengesinde durur ama en ufak bir etki de harekete geçer. Bu burada durur, 15 yıl bile durur ama en büyüklükte bir hızda devrilir.” 'KERVAN PASTANESİ 2 BÜROYDU, ARADAKİ TAŞIYICI PERDE BETON DUVARI KIRARAK DÜKKANLARI BİRLEŞTİRDİLER' Binanın müteahhidi Yakup Aktaş da suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Bugüne kadar yaptığı binalardan 2'sinin yıkıldığını ve 2'sinin de yıkılma sebebinin kolonun kesilmesinden kaynaklandığını ifade eden Aktaş, binadaki malzeme kalitesinin ve desteklendiği iddia asılsız olduğunu savundu. Binanın gerçekleştiği tarihte hazır beton ve nervürlü demir kullanım mecburiyeti yoktu ancak binayı sağlam yapma adına inşaatta hem hazır beton hem de nervürlü demir kullanmayı bırakarak Yakup Aktaş, “Malzeme çalmam, mevcut çalmadım. 4 sefer vergi rekortmeni olmuşum. Vergiden mahrum kalan adam çalar mı? Ben malzeme çalmam, eksik malzeme kullanmam. Hırsızlık benim şansıma yakışmaz. Kervan Pastanesi 2 büroydu, aradaki taşıyıcı perde beton duvar kırarak dükkanları birleştirdiler. Ben bütün binaya hazır beton hizmetleri. Ben hırsız değilim, sizin karşınıza bu suçla gelmek benim için züldür sayın başkanım. 'kaçak kat' dedikleri yer asansör dairesidir. Kervan Pastanesi asfalta kadar çıkmamış, ben enayi miyim, asfalta kadar çıkmadığınızı anlamadınız mı? Statiği ile oynanmayan hiçbir bina yıkılmadı. Hatta 'Maraş yıkılsa bu bina yıkılmaz' diyordum. O kolonun statik projede kesildiğine dair bilgi bilirkişi raporunda da var. Perdeyi ben kesmedim. Ben teslim ettikten sonra çivi çakmadım o inşaata. Binayı teslim ettiğimde kolon mevcuttu. Taşıyıcı kolonu bu” diye konuştu. 'TADİLATTAN SONRA O KOLONU GÖRMEDİM' Daha sonra binada ölenlerin yakınları dinlendi. Depremde eşini kaybeden Ezgi Apartmanı'nın görevlisi Mulla Kenger, binadan oğlu ve kendisinin dışarıda sağ çıkan kimsenin olmadığını söyledi. 1999'da binada görevli olarak işe gidiş ve bu nedenle binada yapılan hemen hemen her işlemin bilgisini kaydeden Kenger, “Zemin öncesinde boyacı dükkanıydı ve o zaman kolon vardı. Ancak 2017'de Kervan Pastanesi'nin yaptığı geniş dayanıklılıktan sonra o kolondan ayrıldı. Ayrıca tablayı, kirişi kırıp merdiven yapıyorlar” dedi. Molla Kenger'in oğlu Muhammed Emin Kenger ise Kervan Pastanesi'nin kolonu kestiğini, bunun dışında 8 farklı bölgede perde betonda irili ufaklı çatlakların oluştuğuna da bizzat çarpma olduğunu söyledi. Duruşmaya katılan Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Avukat Ercan Demir ile Kahramanmaraş Baro Başkanı Avukat Muhammed Burak Gül, davaya müdahil olma talebinde bulundu. 12 saat süren mahkeme heyeti, duruşmaya sabah devamına karar ekibi, Demir ve Gül'ün müdahillik talebini de reddetti. 'EVLATLARIMI TOPRAĞA VERİRKEN, ONLARA SÖZ VERDİM; SUÇLULAR ADALETE HESAP VERECEK' Enkazda 12 gün delil toplamayı sürdürerek kesilen kolonun yerini tespit edip, Cumhuriyet savcısı ve bilirkişi heyetine gösteren Nurgül Göksu ise duruşmaya binada ölen avukat oğlu Ahmet Can Zabun'un cübbesiyle geldi. Oğlunu, gelinini ve torunlarını elleriyle sunduktan sonra onlara söz yazan Göksu, şunları söyledi: 'ANNE VE BABASI VEFAT EDENE 'YETİM-ÖKSÜZ' DENİR, PEKİ EVLADİNİ KAYBEDEN ANNEYE NE DENİR?' “Ezgi Apartmanı'nda 3 ev kaybettim. 3 ev kaybettiğim gün, onların çalıştığı gün 13 Şubat'ta bir söz sözleşmesi, kendi kendime bir yemin etmiştim. Çocuklarımın ölümüne sebep olanların bulunup yargılanıncaya kadar bu davanın peşinden koşmayacağımı söylemiştim. Bırakmayacağım da, sonuna kadar mücadele edeceğim. Bugün 172 fiyatla Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel firmaları. Keşke bugün olsaydı onlar da burada 'Çocuklarımın ölümüne sebep oldunuz, benim çocuklarımı siz öldürdünüz' diyebilseydim. Ama yoklar. Yani insanın bu kadar ucuz olmadığı bu davada herkes öğrenecek. insanların ölümüne sebep olup da hayatlarına kalanları yerden devam edecek bu anne sonuna kadar mücadele ederek ispatlayacak. Yargıya güveniyorum, hukuka güveniyorum. Kolon kırmak, kırılmak, perde duvarları kırmak, bir binanın çökmesi ve oradaki hayatlar kaybedilen 35 kişinin değil ölümüne sebep olmak bu kadar kolay. Artık yakalansınlar istiyorum. Yani İçişleri Bakanlığı'na buradan sesleniyorum, bu insanlardan bir ekip kurulup, bir an önce bulunup yargılanmalarını istiyorum. Bir evlat kolay yetişmiyor. Annesi, babası vefat etmiş insanlara 'Öksüz' derler, 'Yetim' derler. Peki, evlendiğini kaybetmiş, bir anneye ne derler? Ben sadece bunu soruyorum, evlendiğini kaybetmiş bir anneye ne derler? Ben adaleti istiyorum ve çocukların ölümüne sebep olanlar bulununcaya kadar bu davanın peşini bırakmayacağım. Bu insanlar yargılanacaklar, kimse hesap verecek. Bu, benim çocuğumun cübbesi. Bu cübbe 1 harf bu yana ayakta durarak 1 yıl da geçti. Benim çocuğumun cübbesi askıda dururken 'Adalet askılarında kalmasın' diyorum. Benim istediğim tek şey adalet.”  Ömer KOÇ/ KAHRAMANMARAŞ, (DHA)
KAHRAMANMARAŞ'ta depremin ilk saniyelerinde yıkılarak 35 kişinin hayatını kaybetmiş Ezgi Apartmanı ile ilgili zemin kattaki pastane işletmecileri firari Sami Kervancıoğlu (58) ve Mustafa Pekel (48) ile pastanenin tutukluluk iç mekânda bulunması Ertan Danacı'nın (52) 876 yıl 6'şar ay kadar tutuklu fenni mesul Mehmet Tekin'in (60) ve tutuksuz müteahhit Yakup Aktaş'ın (82) 22,5 yıl hapis cezasıyla yargılandığı davanın ilk duruşması görüldü. Enkazda 12 gün delil muhafaza ederek kesilen kolonun yerini tespit eden ve duruşmaya ölen avukatın cübbesiyle katılan Nurgül Göksu, “Oğlumu, gelini ve torunumu kayıtlıle edildikleri, suçluları adaletin önüne çıkarılacağına dair söz verdim. Annesi, babası vefat etmiş insanlara 'Öksüz' derler, 'Yetim' derler. Peki, evlendiğini kaybetmiş, bir anneye ne derler? Bu benimbebeğimin cübbesi, 1 yılı aşkın süredir ayakta dururken 'Adalet beklemekte kalmaken' diyorum. Benim istediğim tek şey adalet.” dedi.

Kahramanmaraş'ta yerde bulunan makarnanedeki 40 santimetrelik sütun kesilen tespit edilen ve depremin ilk saniyelerinde yıkılarak 35 kişinin hayatını kaybettiği Ezgi Apartmanı ile ilgili makarna işletmecileri firari Sami Kervancıoğlu (58) ve Mustafa Pekel (48) ile pastanenin tutukluluğu iç mekanda Ertan Danacı' nın (52) 'Olası kastla kasten öldürme ve yaralama' suçlarından 876 yıl 6'şar aya kadar, tutuklu fenni mesul Mehmet Tekin'in (60) ve tutuksuz müteahhit Yakup Aktaş'ın (82) 'Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma' suçundan 22,5 yıl hapis cezasıyla yargılandığı dava görülmeye başlandı. Kahramanmaraş 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmaya tutuklu sanık Mehmet Tekin, tutuksuz sanık Yakup Aktaş, ölenlerin yakınları ile dava avukatları katıldı. Diğer sanık Ertan Danacı ise duruşma salonuna tutuklu bulunduğu hapishaneden SEGBİS sistemiyle bağlandı.

'SÖKÜM, KIRIM VE MOLOZ ATIM İŞLERİNİN İŞVERENE AİTTİR'

Duruşma, Danacı'nın savunmasıyla başladı. Suçlamaları kabul etmeyen ve haksız yere cezaevinde olduğunu belirten Ertan Danacı, tahliyesini talep etti. Adaletin beklediğini ifade eden Danacı, “Haksız yere suçlanıyorum. Ben iç mekan tasarımcısıyım, kabası yapılmış veya mevcutta kullanımda olan iç dekorasyon işlerini birleştirme ama inşaatla iletişim yoktur. Ezgi Apartmanı'nda da Kervan Pastanesi ile yapılan sözleşme kapsamında sadece dekorasyon işi yapıldı. Dosyada da yer alan sözleşmeye göre her şey sökülür, kırım ve moloz atılım işlerinin işverene ait olduğu açıkça belirtilir. Ben kırım ve söküm işleri başladıktan sonra işe başladım ve sadece kendi işimi yaptım. Sözleşmede belirtilen işleri yaparak paramı aldım. 172 gün para biriminde tutukluyum ve adalet bekliyorum” dedi.

'8 TANE 20'LİK DEMİR HANGİ KOLONDA VAR MI?'

Fenni mesul Mehmet Tekin ise savunmasını proje ve görseller üzerinden yaptı. Bilirkişi raporlarının masa başında hazırlandığını, hem binanın sağlam olduğunu hem de projede herhangi bir hatanın varlığını ifade eden Tekin, şunları söyledi:

“O raporları veren eğitim bilgilerine de şaşıyorum. Binanın 1975 yönetmeliğine göre kabul ediyorlar ama 2018'e göre değerlendiriyorlar. Hazır beton dökülmüş içerisinde mevcut kağıt parçasından bahsediliyor. Kendi profesörlerine kayıtlı kişilerin masalarındaki kayıtlarını dinleyerek bu hale geldik. Raporlar elektrik içermiyor. Burada bir sütun var ve bu sütun kaldırılmış, bunun için artık lamı cimi yok. Önce 'projede kolon yok' dediler. Daha sonra dediler ki 'bu yapılmamış' ve hangi bilgiyle, tecrübeyle 'bu kolonun kesilmesi bir şey ifade etmiyorsunuz' diyebiliyorsunuz. Bir sandalye düşünün ve ayağınızın biri kırık. O sandalyeye oturduğunuz zaman devrilirsiniz ve fizik kurallarına göre de ayağın kırıldığı noktalarda devrilirsiniz. Biz burada binanın hasar gören yerini tespit ediyoruz ama biz hala binanın yıkıldığını tartışıyoruz. K105 ve K106 kirişleri, uzunluğu yaklaşık 5,9 metre ve 2 metre civarındadır. Kolonun görev yükünün azaltılması. Bunu kestiğiniz takdirde yaklaşık 60 tonluk yükü kendisini nasıl sıfırlayacak. Binanın yıkılışı belli. Bütün döşemeleri kirişlerin taşınması ve lütfen 'o kolonun bir fonksiyonu yok' demeyin. Bu kolona 'süs kolonu' diyorlar. Allah aşkına 8 tane 20'lik demir hangi kolonda var? 20'lik demirleri iyi yerleştirmişler, taşıma kolonu olduğu için yerleştirmişler. Statik halde her şey dengesinde durur ama en ufak bir etki de harekete geçer. Bu burada durur, 15 yıl bile durur ama en büyüklükte bir hızda devrilir.”

'KERVAN PASTANESİ 2 BÜROYDU, ARADAKİ TAŞIYICI PERDE BETON DUVARI KIRARAK DÜKKANLARI BİRLEŞTİRDİLER'

Binanın müteahhidi Yakup Aktaş da suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Bugüne kadar yaptığı binalardan 2'sinin yıkıldığını ve 2'sinin de yıkılma sebebinin kolonun kesilmesinden kaynaklandığını ifade eden Aktaş, binadaki malzeme kalitesinin ve desteklendiği iddia asılsız olduğunu savundu. Binanın gerçekleştiği tarihte hazır beton ve nervürlü demir kullanım mecburiyeti yoktu ancak binayı sağlam yapma adına inşaatta hem hazır beton hem de nervürlü demir kullanmayı bırakarak Yakup Aktaş, “Malzeme çalmam, mevcut çalmadım. 4 sefer vergi rekortmeni olmuşum. Vergiden mahrum kalan adam çalar mı? Ben malzeme çalmam, eksik malzeme kullanmam. Hırsızlık benim şansıma yakışmaz. Kervan Pastanesi 2 büroydu, aradaki taşıyıcı perde beton duvar kırarak dükkanları birleştirdiler. Ben bütün binaya hazır beton hizmetleri. Ben hırsız değilim, sizin karşınıza bu suçla gelmek benim için züldür sayın başkanım. 'kaçak kat' dedikleri yer asansör dairesidir. Kervan Pastanesi asfalta kadar çıkmamış, ben enayi miyim, asfalta kadar çıkmadığınızı anlamadınız mı? Statiği ile oynanmayan hiçbir bina yıkılmadı. Hatta 'Maraş yıkılsa bu bina yıkılmaz' diyordum. O kolonun statik projede kesildiğine dair bilgi bilirkişi raporunda da var. Perdeyi ben kesmedim. Ben teslim ettikten sonra çivi çakmadım o inşaata. Binayı teslim ettiğimde kolon mevcuttu. Taşıyıcı kolonu bu” diye konuştu.

'TADİLATTAN SONRA O KOLONU GÖRMEDİM'

Daha sonra binada ölenlerin yakınları dinlendi. Depremde eşini kaybeden Ezgi Apartmanı'nın görevlisi Mulla Kenger, binadan oğlu ve kendisinin dışarıda sağ çıkan kimsenin olmadığını söyledi. 1999'da binada görevli olarak işe gidiş ve bu nedenle binada yapılan hemen hemen her işlemin bilgisini kaydeden Kenger, “Zemin öncesinde boyacı dükkanıydı ve o zaman kolon vardı. Ancak 2017'de Kervan Pastanesi'nin yaptığı geniş dayanıklılıktan sonra o kolondan ayrıldı. Ayrıca tablayı, kirişi kırıp merdiven yapıyorlar” dedi.

Molla Kenger'in oğlu Muhammed Emin Kenger ise Kervan Pastanesi'nin kolonu kestiğini, bunun dışında 8 farklı bölgede perde betonda irili ufaklı çatlakların oluştuğuna da bizzat çarpma olduğunu söyledi. Duruşmaya katılan Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Avukat Ercan Demir ile Kahramanmaraş Baro Başkanı Avukat Muhammed Burak Gül, davaya müdahil olma talebinde bulundu. 12 saat süren mahkeme heyeti, duruşmaya sabah devamına karar ekibi, Demir ve Gül'ün müdahillik talebini de reddetti.

'EVLATLARIMI TOPRAĞA VERİRKEN, ONLARA SÖZ VERDİM; SUÇLULAR ADALETE HESAP VERECEK'

Enkazda 12 gün delil toplamayı sürdürerek kesilen kolonun yerini tespit edip, Cumhuriyet savcısı ve bilirkişi heyetine gösteren Nurgül Göksu ise duruşmaya binada ölen avukat oğlu Ahmet Can Zabun'un cübbesiyle geldi. Oğlunu, gelinini ve torunlarını elleriyle sunduktan sonra onlara söz yazan Göksu, şunları söyledi:

'ANNE VE BABASI VEFAT EDENE 'YETİM-ÖKSÜZ' DENİR, PEKİ EVLADİNİ KAYBEDEN ANNEYE NE DENİR?'

“Ezgi Apartmanı'nda 3 ev kaybettim. 3 ev kaybettiğim gün, onların çalıştığı gün 13 Şubat'ta bir söz sözleşmesi, kendi kendime bir yemin etmiştim. Çocuklarımın ölümüne sebep olanların bulunup yargılanıncaya kadar bu davanın peşinden koşmayacağımı söylemiştim. Bırakmayacağım da, sonuna kadar mücadele edeceğim. Bugün 172 fiyatla Sami Kervancıoğlu ve Mustafa Pekel firmaları. Keşke bugün olsaydı onlar da burada 'Çocuklarımın ölümüne sebep oldunuz, benim çocuklarımı siz öldürdünüz' diyebilseydim. Ama yoklar. Yani insanın bu kadar ucuz olmadığı bu davada herkes öğrenecek. insanların ölümüne sebep olup da hayatlarına kalanları yerden devam edecek bu anne sonuna kadar mücadele ederek ispatlayacak. Yargıya güveniyorum, hukuka güveniyorum. Kolon kırmak, kırılmak, perde duvarları kırmak, bir binanın çökmesi ve oradaki hayatlar kaybedilen 35 kişinin değil ölümüne sebep olmak bu kadar kolay. Artık yakalansınlar istiyorum. Yani İçişleri Bakanlığı'na buradan sesleniyorum, bu insanlardan bir ekip kurulup, bir an önce bulunup yargılanmalarını istiyorum. Bir evlat kolay yetişmiyor. Annesi, babası vefat etmiş insanlara 'Öksüz' derler, 'Yetim' derler. Peki, evlendiğini kaybetmiş, bir anneye ne derler? Ben sadece bunu soruyorum, evlendiğini kaybetmiş bir anneye ne derler? Ben adaleti istiyorum ve çocukların ölümüne sebep olanlar bulununcaya kadar bu davanın peşini bırakmayacağım. Bu insanlar yargılanacaklar, kimse hesap verecek. Bu, benim çocuğumun cübbesi. Bu cübbe 1 harf bu yana ayakta durarak 1 yıl da geçti. Benim çocuğumun cübbesi askıda dururken 'Adalet askılarında kalmasın' diyorum. Benim istediğim tek şey adalet.” 

Ömer KOÇ/ KAHRAMANMARAŞ, (DHA)

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.