deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Fakir Yılmaz
Köşe Yazarı
Fakir Yılmaz
 

FEVZİ YILMAZ YOKSUL KÖYLÜNÜN YİĞİT ÖNDERİ!

1960’lı yılların son çeyreğinde bölgemizde genç bir muhtardan, dik başlı, hak ararken eğilip bükülmeyen, herkesin el pençe divan durduğu devlet adamları karşısında cesur, atak, dik durmada örnek gösterilen bir muhtardan sempati ve sevgi birazda kıskançlık ve imrenilerek söz edilirdi. BU MUHTAR: FEVZİ YILMAZ namı- diğer KÜRT FEZO idi.    Ardahan köylüsüne dağıtılmak için gelen destek kredisini bir yerel Eşraf tamamına yakınına el koyarak, otel ve sinema yaptırmıştı. Kredilerin adil dağıtılmadığını duyurmak için TİP bir protesto mitingi düzenledi Köylünün kredisini çeken bu tüccar bazı kiralık beslemelerle mitinge saldırı yaptırdı. Fevzi ve arkadaşlarının cesurca karşı koyuşu ve onları arkalarına bakamadan püskürtülmesindeki o inanılmaz kavgacılığı herkesin yıllarca övgüyle anlattığı bir öyküydü. 1971 yılında Ardahan Lisesi öğrencileri sürgün edilen öğretmenlerinin okullarına dönüşü için izinli protesto yürüyüşü yapıyorlardı. Polis bu izinli yürüyüşü sabote etmek için güzergâhı değiştirerek, müdahale zemini oluşturmaya çalışınca, tam o anda başında yöresel tiftiği ve uzun paltosu ile uzun atletik biri kortejin önünü keserek kollarını yukarı kaldırıp “arkadaşlar yapmayın güzergâhtan çıkmayın sizi oyuna getiriyorlar” diye bağırarak öğrencileri uyardı. O anda sivil kıyafetli polisler o kişiye yüklendiler. Güzergâhın değiştirilmiş olmasından dolayı da mitingi sabote ettiler. Esmer ve atak olan bu uyarıcı adam hiç çekinmeden karşı koyarak direniyordu ve o anda yanında kendinden daha uzun boylu bir delikanlı vardı. İlk defa polise direnildiğine tanık oluyorduk. Çok merak içinde bu cesur adamın kim olduğunu öğrenme çabasındaydık. Bu insanların karakola götürülmesinin üstünden kısa bir süre geçmeden muhbir ve polise servis yapanlar tarafından,  içeri alınan muhtar Fezo ve arkadaşı Haluk Ruşen hakkında karalama ve iftiralar atmaya başladılar. ”Ruslarla görüşmek için üzerinde telsiz taşıyormuş” Bu ise Fevzi Yılmaz’a önceden hazırlanmış bir tertibin işaretiydi.  Fevzi Yılmaz adliyeye getirildiğinde o an onun ile görüşmenin riskini üstlenerek ona uzaktan da olsa merhaba demek için adliyeye gittim. Polislerin arasında savcıya çıkmayı beklerken ona geçmiş olsun diyerek davranışına destek ve sempatimi gösterdim. Fevzi Yılmaz o aşamada TİP ’in yasal üyesi olmasına karşın THKP-C davasından yargılandı ve içerde kaldı. Ecevit affından tahliye olduğunda uzun zaman görüşememiştik. Aslında samimide değildik.  1974’te Ardahan kültür derneğini kurmuş, yoğun siyasi ve ideolojik tartışmalar yapıyorduk. Kendimize göre de ciddi şeyler tartışıyorduk. Ne de olsa üniversiteliydik ve Marksizm’i biliyorduk, üstelik her grup onu en iyi biz savunuyoruz diye bir iddia içindeydik. Böylesi bir hava içinde var olan bütün siyasi gruplar kıyasıya tartışırken arkadan birisi gündem dışı söz istedi. Kendine has aksanıyla “arkadaşlar sizi dinliyorum, öncelikle belirtmeliyim ki çok mutlu oldum. Çok değil daha beş yıl önce bu bilinçte hiç kimse yokken şimdi bu kadar insan, Marks, Lenin ve Mao, hatta solu, sosyalizmi, kapitalizm ve faşizmi tartışabiliyor. Peki, arkadaşlar bunlar çok güzel de bu bildiklerinizi hayata ne zaman ve nasıl  grçirmeyi düşünüyorsunuz.  İçinde yaşadığınız bu kente dair bu yoksul köylü bu zavallı hamallar için ne düşünüyorsunuz?    Bence en çok bunun için kafa yorsak daha iyi iş yapmış olmaz mıyız”? dedi. O aşamada herkes Fevzi Yılmaz'ı tanıyordu zaten. Ancak , bölünmüş siyaset arenasında o hiç birimizle aynı grupta olmadığından o anda ki  söylemleri yankı bulmamıştı.  Ben onun uyarısını çok ciddiye almıştım kafamda yapmamız gereken o aşamadan sonra tam da onlardı. Bir gün onu TÖB-DER de sohbete davet ettim. Uzun, uzun konuştuk. Onda olan pratiği yorumlama yeteneğinin kalitesinde etrafımızda henüz hiç kimse yoktu. Eğer devrimci anlamda kitle ilişkisi kurulup geliştirilecekse, Fevzi Yılmaz bu konuda atlanamaz bir durak olacaktı. Uzun sohbet, tartışma ve görüşmelerimizde hem içten bir dostluğumuz gelişiyor hem de dünya ya, hedefler açısından, birbirimizden farklı bir bakış açısına sahip olduğumuz netleşiyordu. Ben devrim perspektifinden bakarken, O kerte, kerte gelişme ve değişimlerden yana, daha çok sistem içinden ilerici adımlarla reformları zorlamanın gereğine inanıyordu. İkimizde bir birimizin sınırlarını kabul etmiştik. Ancak yine de pratiğe ilişkin ortak tutum alma pratik adım atmamızda hiçbir sakıncanın olmadığını hatta sürece ciddi katkılar yaratabilecek yönelimlerimizin gereğini tespit ettik. Yerelde iktidar olunmalı veya o iktidarı etkileyecek yakınlıkta olabilirsek adli, idari ve hukuki işlerde tıkanma yaşanmayacağı telkinleri, bende olumlu hamle yaratma yeteneklerime katkı sunmuştu. O Aralıkta belediye seçimleri gelmişti. Tartışmalarımızdan çıkardığımız sonuç; belediyelerin yerel demokratik mevziler olması nedeniyle seçimlerde seyirci kalınmamalıydı. Tek başına devrimcilerin başarı şansı yoktu, o halde mücadelemizin önünü tıkayan zihniyet dışında en samimi unsurda karar kıldık. Belediye seçimlerini kitlelerle yakın ve sıcak bağ kurmak adına değerlendirerek adayın kendisi, ailesi ve partisinden daha çok pratik çaba gösterdik. O çetin ve yer, yer çatışmalı geçen seçim süresinde FEVZİ YILMAZ’I daha iyi tanıdım. Zorda, arkadaşını satmayan, ölümüne dayanışmacı ve zorluklara akılcı çözüm üretme yeteneği müthişti. Bizimle bir sohbetinde sosyalizme olan inancında asla tereddüt duymadığını açıkladı. Ancak o uzak hedefe gidişin bir ve tek yolun olmadığını ifadelendirdi. Üstelik kendisinin yasal zeminde yapılabileceği çok şeyin olduğuna inandığından bu yolları denemek açısından da CHP ‘YE üye olmak istediğini söyledi. Fevzi Yılmaz CHP’lilerin kendi misyonunu hakkıyla kullanmadıklarına hep inanmıştı. Sanırım kendi tecrübelerinden kafasına koyduğunu yapmak için mutlak bir yasal zemine ve desteğe ihtiyaç duyuyordu. Bizim için; yaşamın her karesinde dövüşerek kendine yol açmış, devrimci bir süreçten gelen, hayatın bütün çehresini tanımlayabilme yeteneğine sahip; bizim davadaki hakkımızı hatta haklılığımızı teslim eden ve varlığımızın gücünü iyi ölçebilen hatta dostluğumuzun ağırlığı altında ezilmeyecek bir dost kazanmış olmak önemliydi. Bu yüzden pratik bir mücadele ve dayanışma içinde olmak her iki taraf için zenginlik katıcı bir zemin oluşturuyordu. Bu amaçla yerel etki gücümüzün katkısına ihtiyaç duydukça ona bu katkıyı sunmada geri durmadık İl Genel Meclisi seçimleri yaklaştığında bu alanın yerel parlamento işlev görebildiğini biliyorduk. Fevzi Yılmaz’a ciddi bir öneme sahip olduğu bilinci ışığı altında bu göreve talip olursa, alanlara hâkimiyet ve kitlelerle kurduğumuz bağın katkısıyla kendisine dışarıdan destek sunacağımızı paylaştık. Düşündü ve kabul etti. Seçim de çalışma stratejisi olarak Ardahan ilçe ve köylerini iki alana ayırdık, birincisi ,Türk köyleri ikincisi, Kürt köyleri olacaktı. Bizim ölçümüze göre Türk köylerinde daha az tanınırlığı yüzünden bizler o alana yoğunlaşacaktık. Ama hepimizin tahminini boşa çıkaran bir durum ile karşılaştık, bütün Türk kökenli CHP delegeleri Kürt FEZO’YU tanıyordu ve talip olduğu o mecliste en iyi görev yapacağına inanıyorlardı. O dönemdeki CHP’nin en yetkin ve kanaat önderi olanlardan tümünün aleyhte çalışma ve karşı çıkmalarına rağmen en yakın adaya yüzde elli fark atarak parti içinde ilk sıra adaylığına hak kazandı. O’ nun popülerliğinin en kesin göstergesi ise delegeler oy pusulalarına FEZO, KÜRT FEZO, MUHTAR FEZO, FEVZİ YILMAZ yazarak onu zafere taşımışlardı. İL Genel Meclis toplantılarının birine konuk olarak katıldım. Fevzi yılmazın idari işleyiş konusunda çok şey bildiğini ve o konularda dersine iyi çalıştığına tanık oldum. Dönemin valisi İ.G.Meclis toplantısında yeni kurulan meclis için toplu bir tanışma yemeğinin hazırlanmasını ve buna bir bütçe oluşturulmasını istedi. O an hemen herkes kabul edince Fevzi Yılmaz söz aldı. Fevzi Yılmaz’ın kişiliği hakkında hemen herkesin bilgisi olmuş olacak ki salon belli edilir ölçüde elektriklendi. Fevzi Yılmaz kürsüye geldi “sayın meclis ve sayın vali bu meclis halkın oyları ile seçilmiş bir kuruldur. Bu kurulun üstünde seçilmemişler den yani atanmışlardan hiç kimse ve hatta sayın valimiz dâhil bir tasarruf kullanma yetkisine sahip değildir”dedi. O an insanların yüzündeki panik, şaşkınlık ve korkuyu basit bir gözlemci okuyabilirdi. “Vali Bey bu kurula sadece öneride bulunabilir yani şunu şöyle yapın diye her hangi bir direktif veremez “deyince Vali ve bazı meclis üyeleri gürültülü bir şekilde itiraz etmek istediler. Fevzi Yılmaz daha üst perdeden mevzuattaki valinin görevlerini okudu. “Bu yüzden bu kıt bütçe ile halka hizmet için ayrılan bir kuruşu bile yemek, şölen ve eğlence toplantılarına harcayamayız. Eğer Vali Bey bize tanışma yemeği verecekse o parayı buradan değil kendi bütçesinden karşılamalıdır”dedi. Bu cesur, akıllı, bilinçli ve kararlı ses ilk defa bu içerik ve tonda bu kürsüde yankılanıyordu. Meclis sıralarından sataşmalar ve hatta seviyesiz ifadeler kullananlar oldu. Fevzi Yılmaz” ben bu meclisin kendi yetkilerini bilmesini ve ona göre tutum geliştirmesini istiyorum. Dahası bu meclisin kendine ait yetkilerini hatırlatarak daha dik ve saygın davranmamız gerektiğini anımsatıyorum. Hepsi bu. Şu açıkça bilinmelidir k Sayın Vali bu meclisin sadece memurudur. Meclis onun talimat verebileceği bir kurul değildir. .Bu yasa döneminde herkes bu farkı bilirse halka daha sağlıklı hizmet verir ve kendi aramızda dalaşmadan gerçek görevimizi yapmış oluruz dedi. Vali o ilk ihtişamını yitirmişti, bir iki kekeledi ve “ben bunun tersini söylemedim. Benimki sadece öneriydi” dedi ve izin isteyerek toplantıdan ayrıldı. Bir gün köy muhtarları bize gelerek daha önce sosyalizasyon proje kapsamında nüfus başına verilen buğdayın kesildiğini ancak bu yoldaki çaba ve girişimlerine bir türlü yanıt alamadıklarını söylediler. Biz araştırdığımızda bunun bir hak gaspı olduğunu tespit ettik. Bu konuda Fevzi Yılmaz'ın konumundan destek almak istedik. Olayı araştırıp sorunun çözülme noktalarını açıkladı. Bununla yetinmeyerek bizimle çözümün gerektirdiği her kareye fiilen katıldı. Uzun ve zorlu bir mücadele sonunda halkın malını kendi aralarında paylaşan haram zadelerin kirli ve çirkin çıkarcılığından kotarıp o buğdayı un yaparak köylüye teslim edildi.          Hatta un dağıtımı için tutulan dükkânların sahiplerinin tehditle caydırılmış olmaları üzerine Fevzi Yılmaz kira almadan kendi dükkânlarını halkın hizmetine sunmuştu. Bir olay üstüne ilgisi olmadığı halde iftira atılarak sevgili kardeşimiz Metin VARLI, Yüksel ANT, Yalçın Taştan, Ben ve daha birkaç kişi karakola alınmıştık. Polislerin bizi hücreye atmasına direnerek çıkan arbede anında Fevzi Yılmaz  karakola damladı.Çok akıllı ve yerinde atılmış cesur çıkışlarıyla, hem bize karşı yapılmak istenen haksız fiili  önledi, hem de o iftiranın uzun sürmesini engellemişti. Fevzi Yılmaz Ardahan ve Türkiye ortalamasının üstünde bir bilince sahip olan aydın bir kavga insanıydı, bildiklerinin üstüne oturmayacak kadar namuslu ve kararlıydı. Çok okuyordu, yeni olan şeyi detaylarıyla araştırır ondan çıkarılması gereken dersi alırdı. Şili de Salvador ALLENDE’ ye yapılan uluslar arası darbeden etkilenmiş ve Türkiye devrimcilerinin ondan ders çıkarması gerektiğini bir öğretmen edasıyla anlatırdı.              Özetle o bir halk önderiydi. İyi bir öğretmen ve bildiğini ölümüne savunacak kadar cesur ve kararlıydı. O Ardahan köylülerinin ZAPATA’SIYDI.  Fevzi Yılmaz kendisini düşmanlarından hep korumuştu bu konuda becerikliydi de üstelik. Ancak sahte, dost görünenlerin saldırılarından ve korkakların iftiralarından, karalamalarından yakasını pek kurtaramamıştı Kardeşin birine sormuşlar “ağabeyini nasıl tanırsın” diye o da onunla hiç arkadaşlık etmedim demiş. Ama ben, FEVZİ ağabey’i iyi tanırım, onunla arkadaşlık ve yoldaşlık yaptım.  Mücadele öylesine bir turnusol kâğıdıdır ki, sahteyi gerçekten, cesur ve yiğitleri de korkaklardan ayıran en iyi ölçüdür. Gerisi tümüyle yalan. Kim ne derse desin, bu ülkenin direniş geleneğinde birikmiş olan emek’te Fevzi Yılmaz’ın da bir avuç alın teri var. Seni, bu kavgaya kattığın emek ve çaban yüzünden , hep sevgi ve saygıyla anacağım FEVZİ YILMAZ. . A.YÜCEL ÇİFTÇİ 12 EYLÜL 2012 KOCAELİ Not.: senin oğlun FAKİR’E çok kızgınım son günlerde verdiği telefonlarından sana ulaşamadım .O bana söz verdi ben gidince sizi konuşturacağım diye ama sözünde durmadı üzgünüm !
Ekleme Tarihi: 04 Eylül 2023 - Pazartesi

FEVZİ YILMAZ YOKSUL KÖYLÜNÜN YİĞİT ÖNDERİ!

1960’lı yılların son çeyreğinde bölgemizde genç bir muhtardan, dik başlı, hak ararken eğilip bükülmeyen, herkesin el pençe divan durduğu devlet adamları karşısında cesur, atak, dik durmada örnek gösterilen bir muhtardan sempati ve sevgi birazda kıskançlık ve imrenilerek söz edilirdi.
BU MUHTAR: FEVZİ YILMAZ namı- diğer KÜRT FEZO idi.  
 Ardahan köylüsüne dağıtılmak için gelen destek kredisini bir yerel Eşraf tamamına yakınına el koyarak, otel ve sinema yaptırmıştı. Kredilerin adil dağıtılmadığını duyurmak için TİP bir protesto mitingi düzenledi Köylünün kredisini çeken bu tüccar bazı kiralık beslemelerle mitinge saldırı yaptırdı. Fevzi ve arkadaşlarının cesurca karşı koyuşu ve onları arkalarına bakamadan püskürtülmesindeki o inanılmaz kavgacılığı herkesin yıllarca övgüyle anlattığı bir öyküydü.
1971 yılında Ardahan Lisesi öğrencileri sürgün edilen öğretmenlerinin okullarına dönüşü için izinli protesto yürüyüşü yapıyorlardı. Polis bu izinli yürüyüşü sabote etmek için güzergâhı değiştirerek, müdahale zemini oluşturmaya çalışınca, tam o anda başında yöresel tiftiği ve uzun paltosu ile uzun atletik biri kortejin önünü keserek kollarını yukarı kaldırıp “arkadaşlar yapmayın güzergâhtan çıkmayın sizi oyuna getiriyorlar” diye bağırarak öğrencileri uyardı. O anda sivil kıyafetli polisler o kişiye yüklendiler. Güzergâhın değiştirilmiş olmasından dolayı da mitingi sabote ettiler.
Esmer ve atak olan bu uyarıcı adam hiç çekinmeden karşı koyarak direniyordu ve o anda yanında kendinden daha uzun boylu bir delikanlı vardı. İlk defa polise direnildiğine tanık oluyorduk. Çok merak içinde bu cesur adamın kim olduğunu öğrenme çabasındaydık.
Bu insanların karakola götürülmesinin üstünden kısa bir süre geçmeden muhbir ve polise servis yapanlar tarafından,  içeri alınan muhtar Fezo ve arkadaşı Haluk Ruşen hakkında karalama ve iftiralar atmaya başladılar. ”Ruslarla görüşmek için üzerinde telsiz taşıyormuş” Bu ise Fevzi Yılmaz’a önceden hazırlanmış bir tertibin işaretiydi. 
Fevzi Yılmaz adliyeye getirildiğinde o an onun ile görüşmenin riskini üstlenerek ona uzaktan da olsa merhaba demek için adliyeye gittim. Polislerin arasında savcıya çıkmayı beklerken ona geçmiş olsun diyerek davranışına destek ve sempatimi gösterdim.
Fevzi Yılmaz o aşamada TİP ’in yasal üyesi olmasına karşın THKP-C davasından yargılandı ve içerde kaldı. Ecevit affından tahliye olduğunda uzun zaman görüşememiştik. Aslında samimide değildik.
 1974’te Ardahan kültür derneğini kurmuş, yoğun siyasi ve ideolojik tartışmalar yapıyorduk. Kendimize göre de ciddi şeyler tartışıyorduk. Ne de olsa üniversiteliydik ve Marksizm’i biliyorduk, üstelik her grup onu en iyi biz savunuyoruz diye bir iddia içindeydik.
Böylesi bir hava içinde var olan bütün siyasi gruplar kıyasıya tartışırken arkadan birisi gündem dışı söz istedi. Kendine has aksanıyla “arkadaşlar sizi dinliyorum, öncelikle belirtmeliyim ki çok mutlu oldum. Çok değil daha beş yıl önce bu bilinçte hiç kimse yokken şimdi bu kadar insan, Marks, Lenin ve Mao, hatta solu, sosyalizmi, kapitalizm ve faşizmi tartışabiliyor. Peki, arkadaşlar bunlar çok güzel de bu bildiklerinizi hayata ne zaman ve nasıl  grçirmeyi düşünüyorsunuz. 
İçinde yaşadığınız bu kente dair bu yoksul köylü bu zavallı hamallar için ne düşünüyorsunuz?    Bence en çok bunun için kafa yorsak daha iyi iş yapmış olmaz mıyız”? dedi.
O aşamada herkes Fevzi Yılmaz'ı tanıyordu zaten. Ancak , bölünmüş siyaset arenasında o hiç birimizle aynı grupta olmadığından o anda ki  söylemleri yankı bulmamıştı. 
Ben onun uyarısını çok ciddiye almıştım kafamda yapmamız gereken o aşamadan sonra tam da onlardı.
Bir gün onu TÖB-DER de sohbete davet ettim. Uzun, uzun konuştuk. Onda olan pratiği yorumlama yeteneğinin kalitesinde etrafımızda henüz hiç kimse yoktu. Eğer devrimci anlamda kitle ilişkisi kurulup geliştirilecekse, Fevzi Yılmaz bu konuda atlanamaz bir durak olacaktı.
Uzun sohbet, tartışma ve görüşmelerimizde hem içten bir dostluğumuz gelişiyor hem de dünya ya, hedefler açısından, birbirimizden farklı bir bakış açısına sahip olduğumuz netleşiyordu.
Ben devrim perspektifinden bakarken, O kerte, kerte gelişme ve değişimlerden yana, daha çok sistem içinden ilerici adımlarla reformları zorlamanın gereğine inanıyordu. İkimizde bir birimizin sınırlarını kabul etmiştik. Ancak yine de pratiğe ilişkin ortak tutum alma pratik adım atmamızda hiçbir sakıncanın olmadığını hatta sürece ciddi katkılar yaratabilecek yönelimlerimizin gereğini tespit ettik.
Yerelde iktidar olunmalı veya o iktidarı etkileyecek yakınlıkta olabilirsek adli, idari ve hukuki işlerde tıkanma yaşanmayacağı telkinleri, bende olumlu hamle yaratma yeteneklerime katkı sunmuştu.
O Aralıkta belediye seçimleri gelmişti. Tartışmalarımızdan çıkardığımız sonuç; belediyelerin yerel demokratik mevziler olması nedeniyle seçimlerde seyirci kalınmamalıydı. Tek başına devrimcilerin başarı şansı yoktu, o halde mücadelemizin önünü tıkayan zihniyet dışında en samimi unsurda karar kıldık.
Belediye seçimlerini kitlelerle yakın ve sıcak bağ kurmak adına değerlendirerek adayın kendisi, ailesi ve partisinden daha çok pratik çaba gösterdik. O çetin ve yer, yer çatışmalı geçen seçim süresinde FEVZİ YILMAZ’I daha iyi tanıdım. Zorda, arkadaşını satmayan, ölümüne dayanışmacı ve zorluklara akılcı çözüm üretme yeteneği müthişti.
Bizimle bir sohbetinde sosyalizme olan inancında asla tereddüt duymadığını açıkladı. Ancak o uzak hedefe gidişin bir ve tek yolun olmadığını ifadelendirdi. Üstelik kendisinin yasal zeminde yapılabileceği çok şeyin olduğuna inandığından bu yolları denemek açısından da CHP ‘YE üye olmak istediğini söyledi.
Fevzi Yılmaz CHP’lilerin kendi misyonunu hakkıyla kullanmadıklarına hep inanmıştı. Sanırım kendi tecrübelerinden kafasına koyduğunu yapmak için mutlak bir yasal zemine ve desteğe ihtiyaç duyuyordu.
Bizim için; yaşamın her karesinde dövüşerek kendine yol açmış, devrimci bir süreçten gelen, hayatın bütün çehresini tanımlayabilme yeteneğine sahip; bizim davadaki hakkımızı hatta haklılığımızı teslim eden ve varlığımızın gücünü iyi ölçebilen hatta dostluğumuzun ağırlığı altında ezilmeyecek bir dost kazanmış olmak önemliydi.
Bu yüzden pratik bir mücadele ve dayanışma içinde olmak her iki taraf için zenginlik katıcı bir zemin oluşturuyordu. Bu amaçla yerel etki gücümüzün katkısına ihtiyaç duydukça ona bu katkıyı sunmada geri durmadık
İl Genel Meclisi seçimleri yaklaştığında bu alanın yerel parlamento işlev görebildiğini biliyorduk. Fevzi Yılmaz’a ciddi bir öneme sahip olduğu bilinci ışığı altında bu göreve talip olursa, alanlara hâkimiyet ve kitlelerle kurduğumuz bağın katkısıyla kendisine dışarıdan destek sunacağımızı paylaştık. Düşündü ve kabul etti.
Seçim de çalışma stratejisi olarak Ardahan ilçe ve köylerini iki alana ayırdık, birincisi ,Türk köyleri ikincisi, Kürt köyleri olacaktı. Bizim ölçümüze göre Türk köylerinde daha az tanınırlığı yüzünden bizler o alana yoğunlaşacaktık. Ama hepimizin tahminini boşa çıkaran bir durum ile karşılaştık, bütün Türk kökenli CHP delegeleri Kürt FEZO’YU tanıyordu ve talip olduğu o mecliste en iyi görev yapacağına inanıyorlardı. O dönemdeki CHP’nin en yetkin ve kanaat önderi olanlardan tümünün aleyhte çalışma ve karşı çıkmalarına rağmen en yakın adaya yüzde elli fark atarak parti içinde ilk sıra adaylığına hak kazandı.
O’ nun popülerliğinin en kesin göstergesi ise delegeler oy pusulalarına FEZO, KÜRT FEZO, MUHTAR FEZO, FEVZİ YILMAZ yazarak onu zafere taşımışlardı.
İL Genel Meclis toplantılarının birine konuk olarak katıldım. Fevzi yılmazın idari işleyiş konusunda çok şey bildiğini ve o konularda dersine iyi çalıştığına tanık oldum. Dönemin valisi İ.G.Meclis toplantısında yeni kurulan meclis için toplu bir tanışma yemeğinin hazırlanmasını ve buna bir bütçe oluşturulmasını istedi. O an hemen herkes kabul edince Fevzi Yılmaz söz aldı. Fevzi Yılmaz’ın kişiliği hakkında hemen herkesin bilgisi olmuş olacak ki salon belli edilir ölçüde elektriklendi. Fevzi Yılmaz kürsüye geldi “sayın meclis ve sayın vali bu meclis halkın oyları ile seçilmiş bir kuruldur. Bu kurulun üstünde seçilmemişler den yani atanmışlardan hiç kimse ve hatta sayın valimiz dâhil bir tasarruf kullanma yetkisine sahip değildir”dedi.
O an insanların yüzündeki panik, şaşkınlık ve korkuyu basit bir gözlemci okuyabilirdi. “Vali Bey bu kurula sadece öneride bulunabilir yani şunu şöyle yapın diye her hangi bir direktif veremez “deyince Vali ve bazı meclis üyeleri gürültülü bir şekilde itiraz etmek istediler.
Fevzi Yılmaz daha üst perdeden mevzuattaki valinin görevlerini okudu. “Bu yüzden bu kıt bütçe ile halka hizmet için ayrılan bir kuruşu bile yemek, şölen ve eğlence toplantılarına harcayamayız. Eğer Vali Bey bize tanışma yemeği verecekse o parayı buradan değil kendi bütçesinden karşılamalıdır”dedi.
Bu cesur, akıllı, bilinçli ve kararlı ses ilk defa bu içerik ve tonda bu kürsüde yankılanıyordu. Meclis sıralarından sataşmalar ve hatta seviyesiz ifadeler kullananlar oldu.
Fevzi Yılmaz” ben bu meclisin kendi yetkilerini bilmesini ve ona göre tutum geliştirmesini istiyorum. Dahası bu meclisin kendine ait yetkilerini hatırlatarak daha dik ve saygın davranmamız gerektiğini anımsatıyorum. Hepsi bu. Şu açıkça bilinmelidir k Sayın Vali bu meclisin sadece memurudur. Meclis onun talimat verebileceği bir kurul değildir. .Bu yasa döneminde herkes bu farkı bilirse halka daha sağlıklı hizmet verir ve kendi aramızda dalaşmadan gerçek görevimizi yapmış oluruz dedi.
Vali o ilk ihtişamını yitirmişti, bir iki kekeledi ve “ben bunun tersini söylemedim. Benimki sadece öneriydi” dedi ve izin isteyerek toplantıdan ayrıldı.
Bir gün köy muhtarları bize gelerek daha önce sosyalizasyon proje kapsamında nüfus başına verilen buğdayın kesildiğini ancak bu yoldaki çaba ve girişimlerine bir türlü yanıt alamadıklarını söylediler. Biz araştırdığımızda bunun bir hak gaspı olduğunu tespit ettik. Bu konuda Fevzi Yılmaz'ın konumundan destek almak istedik. Olayı araştırıp sorunun çözülme noktalarını açıkladı. Bununla yetinmeyerek bizimle çözümün gerektirdiği her kareye fiilen katıldı. Uzun ve zorlu bir mücadele sonunda halkın malını kendi aralarında paylaşan haram zadelerin kirli ve çirkin çıkarcılığından kotarıp o buğdayı un yaparak köylüye teslim edildi.         
Hatta un dağıtımı için tutulan dükkânların sahiplerinin tehditle caydırılmış olmaları üzerine Fevzi Yılmaz kira almadan kendi dükkânlarını halkın hizmetine sunmuştu.
Bir olay üstüne ilgisi olmadığı halde iftira atılarak sevgili kardeşimiz Metin VARLI, Yüksel ANT, Yalçın Taştan, Ben ve daha birkaç kişi karakola alınmıştık. Polislerin bizi hücreye atmasına direnerek çıkan arbede anında Fevzi Yılmaz  karakola damladı.Çok akıllı ve yerinde atılmış cesur çıkışlarıyla, hem bize karşı yapılmak istenen haksız fiili  önledi, hem de o iftiranın uzun sürmesini engellemişti.
Fevzi Yılmaz Ardahan ve Türkiye ortalamasının üstünde bir bilince sahip olan aydın bir kavga insanıydı, bildiklerinin üstüne oturmayacak kadar namuslu ve kararlıydı.
Çok okuyordu, yeni olan şeyi detaylarıyla araştırır ondan çıkarılması gereken dersi alırdı.
Şili de Salvador ALLENDE’ ye yapılan uluslar arası darbeden etkilenmiş ve Türkiye devrimcilerinin ondan ders çıkarması gerektiğini bir öğretmen edasıyla anlatırdı.             
Özetle o bir halk önderiydi. İyi bir öğretmen ve bildiğini ölümüne savunacak kadar cesur ve kararlıydı. O Ardahan köylülerinin ZAPATA’SIYDI. 
Fevzi Yılmaz kendisini düşmanlarından hep korumuştu bu konuda becerikliydi de üstelik. Ancak sahte, dost görünenlerin saldırılarından ve korkakların iftiralarından, karalamalarından yakasını pek kurtaramamıştı
Kardeşin birine sormuşlar “ağabeyini nasıl tanırsın” diye o da onunla hiç arkadaşlık etmedim demiş.
Ama ben, FEVZİ ağabey’i iyi tanırım, onunla arkadaşlık ve yoldaşlık yaptım. 
Mücadele öylesine bir turnusol kâğıdıdır ki, sahteyi gerçekten, cesur ve yiğitleri de korkaklardan ayıran en iyi ölçüdür. Gerisi tümüyle yalan.
Kim ne derse desin, bu ülkenin direniş geleneğinde birikmiş olan emek’te Fevzi Yılmaz’ın da bir avuç alın teri var.
Seni, bu kavgaya kattığın emek ve çaban yüzünden , hep sevgi ve saygıyla anacağım FEVZİ YILMAZ.
.
A.YÜCEL ÇİFTÇİ
12 EYLÜL 2012 KOCAELİ
Not.: senin oğlun FAKİR’E çok kızgınım son günlerde verdiği telefonlarından sana ulaşamadım .O bana söz verdi ben gidince sizi konuşturacağım diye ama sözünde durmadı üzgünüm !
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.