deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Fakir Yılmaz
Köşe Yazarı
Fakir Yılmaz
 

Avrupa Birliği Neden Bizi Kabul Etmiyor?

Yazıma başlarken Nato'ya girmek isteyen İsveç'e sunulan şartlardan birini de ben yapmak isterim ve mevcut iktidar ortaklarına acil olarak öneririm..  Evet, bugün Arapları dolaşıp, eli boş döndüğümüz şu günlerde onca naza ve 'heyyyttt' demelere, zaten kabul edeceğimiz İsveç'ten keşke biraz dolar, eruo ve altın isteseydik..  Hem de onun olmayan ve 'Bizim bankaların kasalarından daha güvenli ve kara gün için lazım olur' diye onun kasasında kalsın diye bizim buradan topladığımız alın teröerimiz (!) miz olan dolar, euro ve altınlardan.. Neyse gelelim asıl konuya ve yazımıza.. Hemen yazalım ki yazı bitene kadar bakarsın İsveç Nato'ya girmiş olabilir..  Öyle de görünüyor.. Çünkü bizim bugünkü yazı bir hayli uzun.. Evet, papazı alan Amerika’nın yaşlı ve küskün, kırgın, hatta son seçimde muhalefete gaz vermekle suçlanan başkanıyla telefon görüşmesi yaptıktan ve dünya cendermesi ABD Başkanının ne dediği, ne istediğinden çok Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nelere dediğinin daha önemli olduğunu düşünenlerin servis haberi sonrası NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ne katılmak üzere Litvanya'nın başkenti Vilnius'a giden Erdoğan'ın, Türkiye'nin Avrupa Birliği'nde önünü açması halinde İsveç'in NATO üyeliğini onaylayabileceğini söylemiş. Tabi bu iki satırlık ve altı çokta dolu olmayan ama başta havuz medyasınca olmak üzere AK Partili  kalemşörler 'Dünya Lideri' diyemeseler de 'Erdoğan, İsveç'in NATO üyeliği için şartı açıkladı..' şeklinde manşetlere çıkarıldı. Bu yetmez gibi yabancı basın kuruluşlarının Erdoğan'ın talebini şaşırtıcı ve diğer liderleri hüsrana uğratacak bir çıkış olarak değerlendirdiği şeklinde kamuoyuna ekonomiden başını kadırıp, hazır manşet basına teslim şekilde 'Unutma bizi ey' dediğimiz ama yaşananları, dün denilenleri tez unutan benim gibi balık hafızalı halkımıza servis edip, yansıtan havuz medyanın bir de bu şartların içinde neden Kuzey Kıbrıs'ı tanıma isteğinin olmadığını da sormamış.. Ve AB'nin neden Türkiye'yi kabul etmediğine bakmadığı gibi bizim de memleketim Ardahan'a sınır olan Lairisinin Liramızdan daha değerli olduğundan dolayı artık Nataşa göremediğimiz(!) Güney Kıbrıs gibi Gürcistan'ı da içine almak üzere olan bu birliğin bizden ne istediğini hiç ama hiç sorgulamayız. Hatta bu yönde bu nedeni araştırıp, merak etmediğimizi de düşünerek bu bizi 60 yıldan fazladır kapısında bekleten gavur AB'nin ne istediğini ve bizim bu isteklerin hangisini yerine getirdiğine ve Türkiye'yi yönetenler mi, AB'yi oluşturanlar mı haksız diye bir bakalım derim. Evet, O çok bilmiş uluslararası uzman, güvenlik uzmanı diye ekranlarda bizlere yutturulanlar gibi elime cetvel alıp, harita göstermeden Prof. Dr. Coşkun Can Aktan'ın bu konuda ele aldığı AVRUPA BİRLİĞİ’NE ÜYELİK KOŞULLARI yani diğer adıyla KOPENHAG KRİTERLERİ'ne birlikte bir bakalım derim..  Ama 'baaaa amma da uzun yazı' deyip, okuyamam demeden.  Ki kısada olsa çok da okuduğunuzu bildiğimden (!) dolayı dinlemeniz için de seslendirme zahmetimize saygı gösterip, en azından dinleyiverin, 'kimin haklı, kimin haksız' olduğuna birlikte karar verip, haklıysak hep birlikte gidip, şu çok yıldızlı AB Bayraklı Büyükelçilikler önünde toplanıp, 'sizi gavurlar sizi' diye protesto edelim... İşte Erdoğan'ın buzluğa kaldırdığı süreçten bu yana uzun süre sonra ağzına almadığı, ama birden bire 'AB'ye alın bizi..’ dediklerinin bizi neden almadıklarının şartları ve bu şartların hangilerini yerine getirdiğimiz düşünerek okumanızı rica ettiğim; AVRUPA BİRLİĞİ’NE ÜYELİK KOŞULLARI (KOPENHAG KRİTERLERİ) 21-22 Haziran 1993 tarihlerinde Kopenhag’da gerçekleştirilen zirvede Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri’nin birliğe dahil olabilecekleri yönünde çok önemli bir karar alınmıştır.  Söz konusu zirvenin Sonuç Bildirgesi’nde tam üyelik için gerekli siyasal ve ekonomik koşullar tespit edilmiştir. Türkiye açısından da geçerli olması dolayısıyla  tam üyelik koşullarını özetlemek yararlı olacaktır. Kopenhag’da yapılan Avrupa Konseyi  zirvesinde “üyelik için, aday ülke, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlık haklarına saygı ve korumayı garanti eden kurumların istikrarını sağlamış olmalıdır” görüşü kabul edilmiştir. 1999 yılında imzalanan Amsterdam Antlaşması’nın 6. maddesinde ise şunlar yazılıdır: “Avrupa Birliği özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine kurulmuştur.” Halen 5. Genişleme süreci içerisinde bulunan Avrupa Birliği, üyelik için üç temel ilke belirlemiştir: BİRİNCİ KRİTER  Siyasal Kriter : Aday ülkelerin şu alanlarda Avrupa Birliği standartlarına yakın olması gereklidir: İstikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, azınlıkların korunması. Genel olarak; ülkenin çok partili bir demokratik sistemle yönetiliyor olması, hukukun üstünlüğüne saygı, idam cezasının olmaması, azınlıklara ilişkin herhangi bir ayrımcılığın bulunmaması, ırk ayrımcılığının olmaması, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın yasaklanmış olması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tüm maddelerinin çekincesiz kabul edilmiş olması, Avrupa Konseyi Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edilmiş olması gibi özellikler tam üye olabilmek için göz önüne alınan başlıca hususlardır. Ancak, bu ilkelerin varlığı tek başına yeterli olmamakta, aynı zamanda kesintisiz uygulanıyor olmaları gerekmektedir.  Aday ülkelerin sadece demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarını ifade etmekle yetinmemeleri, bunları günlük yaşama bütün unsurlarıyla geçirmeleri önem taşımaktadır.  Özetle, üç temel siyasal kriter tam üyelik için önem taşımaktadır: 1. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü için; siyasal çoğulculuk, ifade özgürlüğü ve din seçme özgürlüğünü kapsayacak anayasal garantinin bulunması; çeşitli devlet birimlerinin normal işlevlerini yerine getirebilmelerine olanak sağlayan demokratik kurumlar, bağımsız yargı ve anayasa kurumlarının bulunması; değişik siyasi partilerin dönüşümlü olarak iktidara gelmelerini sağlayan ve genelde muhalefetin rolünü tanıyan özgür ve dürüst seçimlerin gerçekleştirilmesi vs. hususlar  dikkate alınmakta ve değerlendirilmektedir. 2. İnsan hakları. AB’ye adaylık için Avrupa Konseyi'nin İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Hakkındaki Sözleşme’ye taraf olunması ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru'nun kabulü önem taşımaktadır. 3. Azınlıklara saygı. Bu konuda temel referans noktası olarak Avrupa Konseyi'nin Ulusal Azınlıkların Korunması Hakkında Çerçeve Sözleşmesi ile Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından kabul edilen bin iki yüz bir sayılı tavsiye kararı esas alınmaktadır. İKİNCİ KRİTER Ekonomik Kriter: Kopenhag Zirvesi sonuçlarına göre, tam üyelik için ekonomi alanında fonksiyonel bir piyasa ekonomisinin varlığı kadar, AB içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısı ile baş edebilme kapasitesi de aranmaktadır. 1. Etkin bir piyasa ekonomisi. Etkin ve fonksiyonel bir piyasa ekonomisi için; arz-talep dengesinin piyasa güçlerinin bağımsız bir şekilde karşılıklı etkileşimi ile kurulmuş olması, ticaret kadar fiyatların da serbest olması, piyasaya giriş (yeni firma açılması) ve çıkış (iflaslar) için engellerin bulunmaması, mülkiyet haklarına (fikri ve sınai mülkiyet) dair düzenlemeleri kapsayan yasal bir sistemin olması ve bu yasalar ile düzenlemelerin icra edilebilmesi, fiyat istikrarını içeren bir ekonomik istikrara ulaşılmış olması ve sürdürülebilir dış dengenin varlığı, ekonomik politikaların temel ilkeleri  hakkında geniş bir uzlaşmanın olması, mali sektörün, tasarrufları üretim yatırımlarına yönlendirebilecek kadar iyi gelişmiş olması  gerekmektedir. 2. AB içinde rekabet edebilme kapasitesinin sağlanması. Tam üyelik için gerekli ekonomik kriterlerden ikincisi aday ülkenin Avrupa Birliği içerisinde rekabet edebilme kapasitesine sahip olmasıdır. Bunun için; ekonomik aktörlerin istikrarlı ve öngörülebilir bir ortamda kararlar almaları için yeterli derecede bir makro ekonomik istikrar ile birlikte, işleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı; altyapı (enerji, telekomünikasyon, ulaştırma, vs.), eğitim-öğretim ve araştırma alanlarında  eterli kantite ve kalitede beşerî ve fizikî sermayeye sahip olunması; Firmaların teknolojiye uyum sağlama kapasitesinin bulunması , Hükümet politikasının ve mevzuatın, ticaret politikası, rekabet politikası, devlet yardımları, KOBİ’ler için destek, vs. yoluyla rekabet yeteneğini etkileme derecesi; Genişleme öncesinde ülkenin Birlik ile sağladığı ticari bütünleşmenin derecesi ve temposu.  Bu konu, üye devletler ile ticareti yapılan malların hacmi ve niteliği için söz konusudur. Küçük ve orta ölçekli firmaların yeterli sayıda olması, Bu çerçevede rekabet edebilme derecesinin göstergeleri olarak, Birliğe girişten önce Birlik ile o ülke arasında belirli bir ticaret ortaklığının olması ve ülke ekonomisinde küçük firmaların çok sayıda ve rekabet gücüne sahip  olması önem taşımaktadır. ÜÇÜNCÜ KRİTER Topluluk Müktesebatına Uyum Kriteri : Tam üyelik için yukarıdaki iki ekonomik koşulun yanı sıra bir üçüncü koşul daha aranmaktadır.  Bu koşul, aday ülkenin “siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmiş olması ve ayrıca AB’nin aldığı ve alacağı kararlara uyum sağlama kapasitesidir. 1. AB’nin siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmek. Birliğin “ortak dış politika ve güvenlik” politikasına etkin bir katılım için aday ülkelerin buna hazır olması gerekmektedir. Ekonomik ve Parasal Birlik konusunda ise, merkez bankasının bağımsızlığı, ekonomik politikaların koordinasyonu, İstikrar ve Büyüme Paketine katılım, merkez bankasının kamu sektörü açıklarını finanse etmesinin yasaklanması gibi konularda üye ülkelerin aldıkları kararlara katılmak gerekmektedir. 2. AB’nin aldığı kararlara ve uyguladığı yasalara uyum sağlamak. Aday ülkelerin Gümrük Birliği, malların serbest dolaşımı, sermayenin serbest dolaşımı gibi ortaklık anlaşmalarında belirtilen şartlara uyum sağlaması, tek pazara geçişi gerektiren Topluluk Müktesebatı’na uyum sağlaması, Topluluğun tarım, iletişim ve bilgi teknolojileri, çevre, ulaşım, enerji, taşımacılık, tüketici hakları, adalet ve içişleri, işgücü ve sosyal haklar, eğitim ve gençlik, vergilendirme, istatistik, bölgesel politikalar, genel dış ve güvenlik politikası gibi alanlardaki her türlü düzenlemesine uyum sağlaması şartı aranmaktadır. Kopenhag’da yapılan Avrupa Konseyi Zirvesi,  üyelik için “politik, ekonomik ve parasal birlik hedeflerine bağlılık dahil, üyelik yükümlülüklerini üstlenme yeteneğinin şart olduğunu “ belirtmiştir. Avrupa Konseyi, bu son kriter ile ilgili olarak şu konuların önemini vurgulamaktadır. Müktesebatın benimsenmesi, aktarma, uygulama ve icra süreçlerini kapsar. Topluluk mevzuatını ulusal mevzuata aktarma yanında, uygun idarî ve adlî yapılar yoluyla onun etkin uygulanmasını sağlamanın önemi, Madrid’te yapılan Avrupa Konseyi tarafından vurgulanmıştır ve katılım müzakerelerinin temel bir önkoşulu olduğu vurgulanmıştır.  Bu konu, üyeliğe hazırlanmanın çok önemli bir yönüdür ve üyelik için vazgeçilmez olan karşılıklı güvenin yaratılmasının çok gerekli bir ön koşuludur.  Gelişmiş bir kamu hizmeti ve yargı, aday ülkelerin üyelik yükümlülüklerini üstlenebilmesi ve AB yapısal fonlarını etkin biçimde kullanabilmesi bakımından merkezî bir yer tutar. Müktesebatı etkili bir şekilde uygulamak ve icra etmek için, mevcut kurumlar güçlendirilmeli ve yeni kurumlar yaratılmalıdır. Uygun beşerî ve malî kaynaklar sağlanmalıdır. Eğitim ve kariyer geliştirme programları bu sürecin kilit unsurlarıdır. Öte yandan Ekonomik ve Parasal Birlik, Topluluk Müktesebatının ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak, tüm üye devletler için zorunlu olan Ekonomik ve Parasal Birliğe katılım ve Euro’nun tek para olarak benimsenmesi arasında net bir ayrım yapılmalıdır. Ekonomik ve Parasal Birliğe katılacak olsalar da, yeni üye devletlerin üyelik sonrasında tek parayı derhal kabul etmeleri gerekli değildir. Aday ülkelerin, mümkün olduğunca erken bir tarihte Euro’yu benimsemek amacıyla, Maastricht kriterlerine uyum sağlamak için, ekonomi politikalarını yeniden yapılandırmaları gereklidir. Ekonomik ve Parasal Birliğin anlamı, tek paranın nihaî olarak kabul edilmesi yönünde aday ülkelerin ekonomilerinin kademeli olarak geliştirilmesini içerir.  Aday ülkelerin, AB’ye tam üye olması açısından şu ilke benimsenmiştir: Aday ülkeler tam üyeliğe “kendi ulusal parasını kullanmaya devam eden üye devlet statüsü” ile gireceklerdir. Bu istisna, Katılım Antlaşmalarında tanınacaktır. Evet kim haklı, kim haksız?
Ekleme Tarihi: 12 Temmuz 2023 - Çarşamba

Avrupa Birliği Neden Bizi Kabul Etmiyor?

Yazıma başlarken Nato'ya girmek isteyen İsveç'e sunulan şartlardan birini de ben yapmak isterim ve mevcut iktidar ortaklarına acil olarak öneririm.. 

Evet, bugün Arapları dolaşıp, eli boş döndüğümüz şu günlerde onca naza ve 'heyyyttt' demelere, zaten kabul edeceğimiz İsveç'ten keşke biraz dolar, eruo ve altın isteseydik.. 
Hem de onun olmayan ve 'Bizim bankaların kasalarından daha güvenli ve kara gün için lazım olur' diye onun kasasında kalsın diye bizim buradan topladığımız alın teröerimiz (!) miz olan dolar, euro ve altınlardan..
Neyse gelelim asıl konuya ve yazımıza.. Hemen yazalım ki yazı bitene kadar bakarsın İsveç Nato'ya girmiş olabilir.. 
Öyle de görünüyor.. Çünkü bizim bugünkü yazı bir hayli uzun..
Evet, papazı alan Amerika’nın yaşlı ve küskün, kırgın, hatta son seçimde muhalefete gaz vermekle suçlanan başkanıyla telefon görüşmesi yaptıktan ve dünya cendermesi ABD Başkanının ne dediği, ne istediğinden çok Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın nelere dediğinin daha önemli olduğunu düşünenlerin servis haberi sonrası NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ne katılmak üzere Litvanya'nın başkenti Vilnius'a giden Erdoğan'ın, Türkiye'nin Avrupa Birliği'nde önünü açması halinde İsveç'in NATO üyeliğini onaylayabileceğini söylemiş.
Tabi bu iki satırlık ve altı çokta dolu olmayan ama başta havuz medyasınca olmak üzere AK Partili  kalemşörler 'Dünya Lideri' diyemeseler de 'Erdoğan, İsveç'in NATO üyeliği için şartı açıkladı..' şeklinde manşetlere çıkarıldı.
Bu yetmez gibi yabancı basın kuruluşlarının Erdoğan'ın talebini şaşırtıcı ve diğer liderleri hüsrana uğratacak bir çıkış olarak değerlendirdiği şeklinde kamuoyuna ekonomiden başını kadırıp, hazır manşet basına teslim şekilde 'Unutma bizi ey' dediğimiz ama yaşananları, dün denilenleri tez unutan benim gibi balık hafızalı halkımıza servis edip, yansıtan havuz medyanın bir de bu şartların içinde neden Kuzey Kıbrıs'ı tanıma isteğinin olmadığını da sormamış..
Ve AB'nin neden Türkiye'yi kabul etmediğine bakmadığı gibi bizim de memleketim Ardahan'a sınır olan Lairisinin Liramızdan daha değerli olduğundan dolayı artık Nataşa göremediğimiz(!) Güney Kıbrıs gibi Gürcistan'ı da içine almak üzere olan bu birliğin bizden ne istediğini hiç ama hiç sorgulamayız.
Hatta bu yönde bu nedeni araştırıp, merak etmediğimizi de düşünerek bu bizi 60 yıldan fazladır kapısında bekleten gavur AB'nin ne istediğini ve bizim bu isteklerin hangisini yerine getirdiğine ve Türkiye'yi yönetenler mi, AB'yi oluşturanlar mı haksız diye bir bakalım derim.
Evet, O çok bilmiş uluslararası uzman, güvenlik uzmanı diye ekranlarda bizlere yutturulanlar gibi elime cetvel alıp, harita göstermeden Prof. Dr. Coşkun Can Aktan'ın bu konuda ele aldığı AVRUPA BİRLİĞİ’NE ÜYELİK KOŞULLARI yani diğer adıyla
KOPENHAG KRİTERLERİ'ne birlikte bir bakalım derim.. 
Ama 'baaaa amma da uzun yazı' deyip, okuyamam demeden. 
Ki kısada olsa çok da okuduğunuzu bildiğimden (!) dolayı dinlemeniz için de seslendirme zahmetimize saygı gösterip, en azından dinleyiverin, 'kimin haklı, kimin haksız' olduğuna birlikte karar verip, haklıysak hep birlikte gidip, şu çok yıldızlı AB Bayraklı Büyükelçilikler önünde toplanıp, 'sizi gavurlar sizi' diye protesto edelim...
İşte Erdoğan'ın buzluğa kaldırdığı süreçten bu yana uzun süre sonra ağzına almadığı, ama birden bire 'AB'ye alın bizi..’ dediklerinin bizi neden almadıklarının şartları ve bu şartların hangilerini yerine getirdiğimiz düşünerek okumanızı rica ettiğim;
AVRUPA BİRLİĞİ’NE ÜYELİK KOŞULLARI (KOPENHAG KRİTERLERİ)

21-22 Haziran 1993 tarihlerinde Kopenhag’da gerçekleştirilen zirvede Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri’nin birliğe dahil olabilecekleri yönünde çok önemli bir karar alınmıştır. 
Söz konusu zirvenin Sonuç Bildirgesi’nde tam üyelik için gerekli siyasal ve ekonomik koşullar tespit edilmiştir. Türkiye açısından da geçerli olması dolayısıyla  tam üyelik koşullarını özetlemek yararlı olacaktır.
Kopenhag’da yapılan Avrupa Konseyi  zirvesinde “üyelik için, aday ülke, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve azınlık haklarına saygı ve korumayı garanti eden kurumların istikrarını sağlamış olmalıdır” görüşü kabul edilmiştir. 1999 yılında imzalanan Amsterdam Antlaşması’nın 6. maddesinde ise şunlar yazılıdır:
“Avrupa Birliği özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri üzerine kurulmuştur.”
Halen 5. Genişleme süreci içerisinde bulunan Avrupa Birliği, üyelik için üç temel ilke belirlemiştir:
BİRİNCİ KRİTER 
Siyasal Kriter :
Aday ülkelerin şu alanlarda Avrupa Birliği standartlarına yakın olması gereklidir:
İstikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması,
hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü,
insan haklarına saygı,
azınlıkların korunması.
Genel olarak; ülkenin çok partili bir demokratik sistemle yönetiliyor olması, hukukun üstünlüğüne saygı, idam cezasının olmaması, azınlıklara ilişkin herhangi bir ayrımcılığın bulunmaması, ırk ayrımcılığının olmaması, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın yasaklanmış olması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesi’nin tüm maddelerinin çekincesiz kabul edilmiş olması, Avrupa Konseyi Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edilmiş olması gibi özellikler tam üye olabilmek için göz önüne alınan başlıca hususlardır. Ancak, bu ilkelerin varlığı tek başına yeterli olmamakta, aynı zamanda kesintisiz uygulanıyor olmaları gerekmektedir.  Aday ülkelerin sadece demokrasi ve hukukun üstünlüğü kavramlarını ifade etmekle yetinmemeleri, bunları günlük yaşama bütün unsurlarıyla geçirmeleri önem taşımaktadır.  Özetle, üç temel siyasal kriter tam üyelik için önem taşımaktadır:
1. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü için; siyasal çoğulculuk, ifade özgürlüğü ve din seçme özgürlüğünü kapsayacak anayasal garantinin bulunması; çeşitli devlet birimlerinin normal işlevlerini yerine getirebilmelerine olanak sağlayan demokratik kurumlar, bağımsız yargı ve anayasa kurumlarının bulunması; değişik siyasi partilerin dönüşümlü olarak iktidara gelmelerini sağlayan ve genelde muhalefetin rolünü tanıyan özgür ve dürüst seçimlerin gerçekleştirilmesi vs. hususlar  dikkate alınmakta ve değerlendirilmektedir.
2. İnsan hakları.
AB’ye adaylık için Avrupa Konseyi'nin İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Hakkındaki Sözleşme’ye taraf olunması ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru'nun kabulü önem taşımaktadır.
3. Azınlıklara saygı.
Bu konuda temel referans noktası olarak Avrupa Konseyi'nin Ulusal Azınlıkların Korunması Hakkında Çerçeve Sözleşmesi ile Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından kabul edilen bin iki yüz bir sayılı tavsiye kararı esas alınmaktadır.
İKİNCİ KRİTER Ekonomik Kriter:
Kopenhag Zirvesi sonuçlarına göre, tam üyelik için ekonomi alanında fonksiyonel bir piyasa ekonomisinin varlığı kadar, AB içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısı ile baş edebilme kapasitesi de aranmaktadır.
1. Etkin bir piyasa ekonomisi.
Etkin ve fonksiyonel bir piyasa ekonomisi için; arz-talep dengesinin piyasa güçlerinin bağımsız bir şekilde karşılıklı etkileşimi ile kurulmuş olması,
ticaret kadar fiyatların da serbest olması, piyasaya giriş (yeni firma açılması) ve çıkış (iflaslar) için engellerin bulunmaması,
mülkiyet haklarına (fikri ve sınai mülkiyet) dair düzenlemeleri kapsayan yasal bir sistemin olması ve bu yasalar ile düzenlemelerin icra edilebilmesi,
fiyat istikrarını içeren bir ekonomik istikrara ulaşılmış olması ve sürdürülebilir dış dengenin varlığı,
ekonomik politikaların temel ilkeleri  hakkında geniş bir uzlaşmanın olması,
mali sektörün, tasarrufları üretim yatırımlarına yönlendirebilecek kadar iyi gelişmiş olması  gerekmektedir.
2. AB içinde rekabet edebilme kapasitesinin sağlanması.
Tam üyelik için gerekli ekonomik kriterlerden ikincisi aday ülkenin Avrupa Birliği içerisinde rekabet edebilme kapasitesine sahip olmasıdır. Bunun için; ekonomik aktörlerin istikrarlı ve öngörülebilir bir ortamda kararlar almaları için yeterli derecede bir makro ekonomik istikrar ile birlikte, işleyen bir piyasa ekonomisinin varlığı;
altyapı (enerji, telekomünikasyon, ulaştırma, vs.), eğitim-öğretim ve araştırma alanlarında  eterli kantite ve kalitede beşerî ve fizikî sermayeye sahip olunması;
Firmaların teknolojiye uyum sağlama kapasitesinin bulunması ,
Hükümet politikasının ve mevzuatın, ticaret politikası, rekabet politikası, devlet yardımları, KOBİ’ler için destek, vs. yoluyla rekabet yeteneğini etkileme derecesi;
Genişleme öncesinde ülkenin Birlik ile sağladığı ticari bütünleşmenin derecesi ve temposu. 
Bu konu, üye devletler ile ticareti yapılan malların hacmi ve niteliği için söz konusudur.
Küçük ve orta ölçekli firmaların yeterli sayıda olması,
Bu çerçevede rekabet edebilme derecesinin göstergeleri olarak, Birliğe girişten önce Birlik ile o ülke arasında belirli bir ticaret ortaklığının olması ve ülke ekonomisinde küçük firmaların çok sayıda ve rekabet gücüne sahip  olması önem taşımaktadır.
ÜÇÜNCÜ KRİTER Topluluk Müktesebatına Uyum Kriteri :
Tam üyelik için yukarıdaki iki ekonomik koşulun yanı sıra bir üçüncü koşul daha aranmaktadır. 
Bu koşul, aday ülkenin “siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmiş olması ve ayrıca AB’nin aldığı ve alacağı kararlara uyum sağlama kapasitesidir.
1. AB’nin siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmek.
Birliğin “ortak dış politika ve güvenlik” politikasına etkin bir katılım için aday ülkelerin buna hazır olması gerekmektedir. Ekonomik ve Parasal Birlik konusunda ise, merkez bankasının bağımsızlığı, ekonomik politikaların koordinasyonu, İstikrar ve Büyüme Paketine katılım, merkez bankasının kamu sektörü açıklarını finanse etmesinin yasaklanması gibi konularda üye ülkelerin aldıkları kararlara katılmak gerekmektedir.
2. AB’nin aldığı kararlara ve uyguladığı yasalara uyum sağlamak.
Aday ülkelerin Gümrük Birliği, malların serbest dolaşımı, sermayenin serbest dolaşımı gibi ortaklık anlaşmalarında belirtilen şartlara uyum sağlaması, tek pazara geçişi gerektiren Topluluk Müktesebatı’na uyum sağlaması, Topluluğun tarım, iletişim ve bilgi teknolojileri, çevre, ulaşım, enerji, taşımacılık, tüketici hakları, adalet ve içişleri, işgücü ve sosyal haklar, eğitim ve gençlik, vergilendirme, istatistik, bölgesel politikalar, genel dış ve güvenlik politikası gibi alanlardaki her türlü düzenlemesine uyum sağlaması şartı aranmaktadır.
Kopenhag’da yapılan Avrupa Konseyi Zirvesi,  üyelik için “politik, ekonomik ve parasal birlik hedeflerine bağlılık dahil, üyelik yükümlülüklerini üstlenme yeteneğinin şart olduğunu “ belirtmiştir. Avrupa Konseyi, bu son kriter ile ilgili olarak şu konuların önemini vurgulamaktadır. Müktesebatın benimsenmesi, aktarma, uygulama ve icra süreçlerini kapsar. Topluluk mevzuatını ulusal mevzuata aktarma yanında, uygun idarî ve adlî yapılar yoluyla onun etkin uygulanmasını sağlamanın önemi, Madrid’te yapılan Avrupa Konseyi tarafından vurgulanmıştır ve katılım müzakerelerinin temel bir önkoşulu olduğu vurgulanmıştır.  Bu konu, üyeliğe hazırlanmanın çok önemli bir yönüdür ve üyelik için vazgeçilmez olan karşılıklı güvenin yaratılmasının çok gerekli bir ön koşuludur.  Gelişmiş bir kamu hizmeti ve yargı, aday ülkelerin üyelik yükümlülüklerini üstlenebilmesi ve AB yapısal fonlarını etkin biçimde kullanabilmesi bakımından merkezî bir yer tutar. Müktesebatı etkili bir şekilde uygulamak ve icra etmek için, mevcut kurumlar güçlendirilmeli ve yeni kurumlar yaratılmalıdır. Uygun beşerî ve malî kaynaklar sağlanmalıdır. Eğitim ve kariyer geliştirme programları bu sürecin kilit unsurlarıdır.
Öte yandan Ekonomik ve Parasal Birlik, Topluluk Müktesebatının ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak, tüm üye devletler için zorunlu olan Ekonomik ve Parasal Birliğe katılım ve Euro’nun tek para olarak benimsenmesi arasında net bir ayrım yapılmalıdır. Ekonomik ve Parasal Birliğe katılacak olsalar da, yeni üye devletlerin üyelik sonrasında tek parayı derhal kabul etmeleri gerekli değildir. Aday ülkelerin, mümkün olduğunca erken bir tarihte Euro’yu benimsemek amacıyla, Maastricht kriterlerine uyum sağlamak için, ekonomi politikalarını yeniden yapılandırmaları gereklidir.
Ekonomik ve Parasal Birliğin anlamı, tek paranın nihaî olarak kabul edilmesi yönünde aday ülkelerin ekonomilerinin kademeli olarak geliştirilmesini içerir. 
Aday ülkelerin, AB’ye tam üye olması açısından şu ilke benimsenmiştir: Aday ülkeler tam üyeliğe “kendi ulusal parasını kullanmaya devam eden üye devlet statüsü” ile gireceklerdir. Bu istisna, Katılım Antlaşmalarında tanınacaktır.
Evet kim haklı, kim haksız?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.