deneme bonusu veren siteler bahis siteleri bonus veren siteler

deneme bonusu veren siteler

virginiawinefestival.org/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Anıl Şehirlioğlu
Köşe Yazarı
Anıl Şehirlioğlu
 

Bırak Bahaneleri... Vakit Kendini Sevme vakti

Bazen gitmek istersin kendinden. Herşeyden. Sil baştan başlamak istersin. Ne kadar uğraşmış olsan da birşeylerin değişmediğine eminsindir. Ve artık enerjini o insanları, o alanı değiştirmeye çalışmak için değil, kendin için, yeni şeyler yaşamak için kullanmak istersin. Bir cesaret gelir içinden birden. Ve tam da ilk adımı attığın o an bir ses daha duyarsın korkuyla: Dur der. Nereye gidiyorsun? Ya hata yapıyorsan, ya herşey daha kötü olursa? Ya kaybedersen sevdiklerini? Ya yeni seni sevmezlerse? Gidişini, artık kendine yeni bir yol cizişini kabul etmezlerse? Yalnız kalırsan... Ne olacak? İşte o zaman bir of çekerek bırakırsın kendini koltuğa, bataklığa saplanırcasına düşer bedenin. Yorgun, bitkin, keyifsiz. Ama yine de orada. İşin enteresanı yalnız kalmaktan korkarsın ya, aslında sevdiklerinin yanında da yalnız hissediyorsundur zaten. Bazen sevgilinin, bazen eşinin, bazen dostlarının, bazen iş arkadaşlarının, bazen annenin babanın hatta çocuklarının... Tarifsiz bir boşluk, ait hissedememe duygusu yayılır ruhuna. Ama buna rağmen vazgeçmişsindir attığın adımdan. Bulunduğun alanı, şartları kaybetmek ölesiye korkutmuştur benliğini. Korkuya direnecek cesareti bulamazsın kendinde. Ve tekrar dönersin kürkçü dükkanına. Kendi mutsuzluk hapishanene. Duygularını görmezden gelirsin, dayanabilmek için. Aslında kendini sevmediğini ve koşulsuz sevilmediğini anlamamak için, bir sürü sorumluluk alırsın omuzlarına. Koşturur durursun ailen için, işin için, dostların için. Hatta bahanen bile olabilir bunlar. Corona bile istediğin bahaneyi  vermiştir sana. Tam adım atacakken, iş yerinde sorunlar cıkar, belki evde biri hastalanır. Bak zamanı da değilmiş dersin. İyi ki gitmemişim, iyi ki yapmamışım, iyi ki kendimi seçmemişim dersin. Bu devirde başka iş mi arayacağım, ortalık berbat zaten dersin. Kendin olma korkunun, hayatına sorunlar olarak geri döndüğünü bilmeden, bunları kaderin sana DUR demesi zannedersin. Sensindir oysaki kendi trafik polisin. Sistem sadece gerekli bahaleri verir sana. Çünkü sen yüce bir bilinçsin, ve istediğin şey bahanelere tutunmaksa, elbette olacaktır dileğin. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Sonra ortalık durulur, yine başlarsın kıstığın iç sesini işitmeye. Ne kadar mutlusun böyle der? Ne kadar kendinsin? Hey, sen kimsin? Kendinin ne kadar farkındasın? Ne kadar değerli olduğunu neden görmüyorsun?Sorular gelir ardı ardına. Cevaplarsa karışık, hatta bazen cevapsız. Aranılan kişiye ulaşılamıyordur. Kendi ruhun seninle tam iletişim kuramıyordur. Çünkü kendinle yüzleşmek belki de alman gereken tek gerçek sorumluluğun iken, en zorudur. Mutlu olmayı, yenilenmeyi isterken bir o kadar korkutur değişim . Sana bencil olma denmiştir. İyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir çalışan vs. olmanın yolunun emeklerini onlar için harcayıp, idare etmek demek olduğu öğretilmiştir. Öyle ya hepimiz duymadık mı büyüklerimizden, mutsuz bir evliliği olan çocuklarına kendi annelerinin “Boşanma, çocuğun için dayan. Sen bir annesin, babasın. Senin için sadece çocuğun önemli olmalı. Çocuğunu ailesiz mi bırakacaksın?” sözlerini... Hatta biz bile bazen kendi arkadaşlarımıza böyle söylemedik mi? Hele ki eğer aldatma, şiddet, kötü alışkanlıklar yoksa boşanmak büyük bir lüks, hatta şımarıklık gibi gösterilmedi mi? Bu yüzden süren nice mutsuz evlilikte büyüyen çocukların, yetişkin hallerine yapmaktayım oysa her gün seanslarımı. Öğrendikleri şey mutsuzluklara razı gelmek ve kendi varlığını başkaları için feda etmektir. Genetik hastalıklar işte burda başlamaktadır. Çünkü bu duygunun yol açtığı fiziksel rahatsızlıklar, elbette aynı duyguyu devam ettiren çocuklarda da belki küçükken, belki yetişkinliklerinde gözükecektir. Bu kişiler asla mutlu olmayı, mutsuz olmadıkları yerlerde ömür tüketmeyecek kadar kendilerini sevmeleri gerektiğini ancak acı deneyimlerle öğrenmek zorunda kalacaklardır. Sadece tatmin olmadıkları ilişkilerde değil, iş yerlerinde de haksızlıklara uğrasalarda var olmaya çalışacaklardır. Başkaları için yaşamayı modelleyen kişiler mutlaka birilerine bağımlı olacaktır. Çünkü kendi varlıklarına bağlanmak ne demek bilmeyeceklerdir. Belki ilişkilerde tutunamayacaklardır, belki de gereksiz yere saplanmış olacaklardır. Tutunamayacaktır çünkü daha kendi elinden tutmak ne demek bilmiyordur. Kahramanını, kurtarıcısını, prensini, prensesini arıyordur. Kendini tamamlayacak diğer yarısını. Kimse ona zaten TAM olduğunu söylememiştir. (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({}); Ve belki bir ömür içindeki “Kendin Ol, Kendini Sev” sesini duyup bastırmakla, sanki arafta, bitkisel hayattaymışcasına geçecektir. Kendini sevdiklerine karşı suçlu hissetmemek, yalnız kalmamak adına yaptığın seçimlerinin, kendine karşı yaptığın en büyük saygısızlık, haksızlık ve suç olacaktır. Ve sen bu dersi öğrenenene kadar, kendini koşulsuzca sevip, yaşam yolunu dilediğin gibi şekillendirmeye hakkın olduğunu ve bunun aslında herkes içinde en doğrusu olduğunu anlayana kadar yani bu dersi verene kadar sınavlara devam edeceksin. Önce ben demekle “Sadece Ben” demek arasındaki ince çizgiyi görene, “Önce Ben” demenin kendine saygı duymak olduğunu anlamak için “Zor” koşulları kendine çekeceksin. Şimdi tam şu zaman diliminde bu kadar ağırlaşan enerjilerin, bu kadar kötü gözüken olayların üst üste gelmesi artık herkesin kendine dönmesi gerektiğinin evrensel mesajlarıdır. Sevmediğin bir dünyada ve hayat koşullarında, nasıl kendin ve insanlar için güzel şeyler yapabilirsin ki? Yaptığını zannedersin oysa senden beklenilen bu değildir. Haydi diyor artık evren. Vakit daraldı. Çember daraldı. Ya kendinle yüzleşip, kendi var oluş sorumluluğunu yani mutlu bir hayat oluşturma sorumluluğunu üzerine alıp kendin olacaksın, ya da ben seni zorlamaya devam edip yolu uzatacak ve acılarla dolduracaksın. Yani ömrünü boşa yaşayacaksın. Seçim senin... Evet biliyorum korkuyorsun sevgili dost. Ama cesaret zaten hiç korkmamak değil, korkuna rağmen ilerlemektir. Kendi yoluna çıkmaya gönüllü olduğunda, evet belki başta biraz zorlanacaksın ama göreceksin ki asla korktuğun gibi olmayacak ve sistem sana her zaman destek olacak. Yalnız değilsin, ve hiç yalnız olmayacaksın. İlahi gücün elleri her zaman omuzlarında. Yeterki görmeyi seç. Çünkü sana bahşedilen özgür irade, seçim hakkı gereğince sen istemeden kimse sana yardım edemez. Ama sen istersen, herkes koşarak yardıma gelir. Evren önünde eğilir. Şimdi tam zamanı. Şimdi yeniden inşa vakti. Mutlu değilsen, kendini hayatını yeniden planlama vakti. Önce kendini değiştirme vakti. Sen değişmeden hiç kimse değişmeyecek, dünya değişmeyecek ve yaşadığın kısır döngüler bitmeyecek. Ben buradayım. Senin gibi yüzlerce insanla birlikte seni destekliyorum. Belki hiç tanışmadık. Ama evrende var olan herkes birbirine görünmeyen bağlarla bağlıdır. Ve bu her zaman elele olduğumuz anlamına gelir. Haydi seç kendini. Minikte olsa adım at. Artık kendinle barışma vakti. Kıblen kendi ruhun ve kalbin olduğunda, Allah ile de bir olacaksın. Çünkü zaten yüce Yaradan orada. Sevgimdesin bunu da aklından çıkarma... ANIL ŞEHİRLİOĞLU SOSYAL MEDYA HESAPLARI https://www.instagram.com/anilsehirlioglu/ https://www.youtube.com/anilsehirlioglu (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({});
Ekleme Tarihi: 01 Kasım 2020 - Pazar

Bırak Bahaneleri... Vakit Kendini Sevme vakti

Bazen gitmek istersin kendinden. Herşeyden. Sil baştan başlamak istersin. Ne kadar uğraşmış olsan da birşeylerin değişmediğine eminsindir. Ve artık enerjini o insanları, o alanı değiştirmeye çalışmak için değil, kendin için, yeni şeyler yaşamak için kullanmak istersin. Bir cesaret gelir içinden birden. Ve tam da ilk adımı attığın o an bir ses daha duyarsın korkuyla: Dur der. Nereye gidiyorsun? Ya hata yapıyorsan, ya herşey daha kötü olursa? Ya kaybedersen sevdiklerini? Ya yeni seni sevmezlerse? Gidişini, artık kendine yeni bir yol cizişini kabul etmezlerse? Yalnız kalırsan... Ne olacak?

İşte o zaman bir of çekerek bırakırsın kendini koltuğa, bataklığa saplanırcasına düşer bedenin. Yorgun, bitkin, keyifsiz. Ama yine de orada. İşin enteresanı yalnız kalmaktan korkarsın ya, aslında sevdiklerinin yanında da yalnız hissediyorsundur zaten. Bazen sevgilinin, bazen eşinin, bazen dostlarının, bazen iş arkadaşlarının, bazen annenin babanın hatta çocuklarının... Tarifsiz bir boşluk, ait hissedememe duygusu yayılır ruhuna. Ama buna rağmen vazgeçmişsindir attığın adımdan. Bulunduğun alanı, şartları kaybetmek ölesiye korkutmuştur benliğini. Korkuya direnecek cesareti bulamazsın kendinde. Ve tekrar dönersin kürkçü dükkanına. Kendi mutsuzluk hapishanene.

Duygularını görmezden gelirsin, dayanabilmek için. Aslında kendini sevmediğini ve koşulsuz sevilmediğini anlamamak için, bir sürü sorumluluk alırsın omuzlarına. Koşturur durursun ailen için, işin için, dostların için. Hatta bahanen bile olabilir bunlar. Corona bile istediğin bahaneyi  vermiştir sana. Tam adım atacakken, iş yerinde sorunlar cıkar, belki evde biri hastalanır. Bak zamanı da değilmiş dersin. İyi ki gitmemişim, iyi ki yapmamışım, iyi ki kendimi seçmemişim dersin. Bu devirde başka iş mi arayacağım, ortalık berbat zaten dersin. Kendin olma korkunun, hayatına sorunlar olarak geri döndüğünü bilmeden, bunları kaderin sana DUR demesi zannedersin. Sensindir oysaki kendi trafik polisin. Sistem sadece gerekli bahaleri verir sana. Çünkü sen yüce bir bilinçsin, ve istediğin şey bahanelere tutunmaksa, elbette olacaktır dileğin.

Sonra ortalık durulur, yine başlarsın kıstığın iç sesini işitmeye. Ne kadar mutlusun böyle der? Ne kadar kendinsin? Hey, sen kimsin? Kendinin ne kadar farkındasın? Ne kadar değerli olduğunu neden görmüyorsun?Sorular gelir ardı ardına. Cevaplarsa karışık, hatta bazen cevapsız. Aranılan kişiye ulaşılamıyordur. Kendi ruhun seninle tam iletişim kuramıyordur. Çünkü kendinle yüzleşmek belki de alman gereken tek gerçek sorumluluğun iken, en zorudur.

Mutlu olmayı, yenilenmeyi isterken bir o kadar korkutur değişim . Sana bencil olma denmiştir. İyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir çalışan vs. olmanın yolunun emeklerini onlar için harcayıp, idare etmek demek olduğu öğretilmiştir. Öyle ya hepimiz duymadık mı büyüklerimizden, mutsuz bir evliliği olan çocuklarına kendi annelerinin “Boşanma, çocuğun için dayan. Sen bir annesin, babasın. Senin için sadece çocuğun önemli olmalı. Çocuğunu ailesiz mi bırakacaksın?” sözlerini... Hatta biz bile bazen kendi arkadaşlarımıza böyle söylemedik mi? Hele ki eğer aldatma, şiddet, kötü alışkanlıklar yoksa boşanmak büyük bir lüks, hatta şımarıklık gibi gösterilmedi mi? Bu yüzden süren nice mutsuz evlilikte büyüyen çocukların, yetişkin hallerine yapmaktayım oysa her gün seanslarımı. Öğrendikleri şey mutsuzluklara razı gelmek ve kendi varlığını başkaları için feda etmektir. Genetik hastalıklar işte burda başlamaktadır. Çünkü bu duygunun yol açtığı fiziksel rahatsızlıklar, elbette aynı duyguyu devam ettiren çocuklarda da belki küçükken, belki yetişkinliklerinde gözükecektir. Bu kişiler asla mutlu olmayı, mutsuz olmadıkları yerlerde ömür tüketmeyecek kadar kendilerini sevmeleri gerektiğini ancak acı deneyimlerle öğrenmek zorunda kalacaklardır. Sadece tatmin olmadıkları ilişkilerde değil, iş yerlerinde de haksızlıklara uğrasalarda var olmaya çalışacaklardır. Başkaları için yaşamayı modelleyen kişiler mutlaka birilerine bağımlı olacaktır. Çünkü kendi varlıklarına bağlanmak ne demek bilmeyeceklerdir. Belki ilişkilerde tutunamayacaklardır, belki de gereksiz yere saplanmış olacaklardır. Tutunamayacaktır çünkü daha kendi elinden tutmak ne demek bilmiyordur. Kahramanını, kurtarıcısını, prensini, prensesini arıyordur. Kendini tamamlayacak diğer yarısını. Kimse ona zaten TAM olduğunu söylememiştir.

Ve belki bir ömür içindeki “Kendin Ol, Kendini Sev” sesini duyup bastırmakla, sanki arafta, bitkisel hayattaymışcasına geçecektir. Kendini sevdiklerine karşı suçlu hissetmemek, yalnız kalmamak adına yaptığın seçimlerinin, kendine karşı yaptığın en büyük saygısızlık, haksızlık ve suç olacaktır. Ve sen bu dersi öğrenenene kadar, kendini koşulsuzca sevip, yaşam yolunu dilediğin gibi şekillendirmeye hakkın olduğunu ve bunun aslında herkes içinde en doğrusu olduğunu anlayana kadar yani bu dersi verene kadar sınavlara devam edeceksin. Önce ben demekle “Sadece Ben” demek arasındaki ince çizgiyi görene, “Önce Ben” demenin kendine saygı duymak olduğunu anlamak için “Zor” koşulları kendine çekeceksin.

Şimdi tam şu zaman diliminde bu kadar ağırlaşan enerjilerin, bu kadar kötü gözüken olayların üst üste gelmesi artık herkesin kendine dönmesi gerektiğinin evrensel mesajlarıdır. Sevmediğin bir dünyada ve hayat koşullarında, nasıl kendin ve insanlar için güzel şeyler yapabilirsin ki? Yaptığını zannedersin oysa senden beklenilen bu değildir. Haydi diyor artık evren. Vakit daraldı. Çember daraldı. Ya kendinle yüzleşip, kendi var oluş sorumluluğunu yani mutlu bir hayat oluşturma sorumluluğunu üzerine alıp kendin olacaksın, ya da ben seni zorlamaya devam edip yolu uzatacak ve acılarla dolduracaksın. Yani ömrünü boşa yaşayacaksın. Seçim senin...

Evet biliyorum korkuyorsun sevgili dost. Ama cesaret zaten hiç korkmamak değil, korkuna rağmen ilerlemektir. Kendi yoluna çıkmaya gönüllü olduğunda, evet belki başta biraz zorlanacaksın ama göreceksin ki asla korktuğun gibi olmayacak ve sistem sana her zaman destek olacak. Yalnız değilsin, ve hiç yalnız olmayacaksın. İlahi gücün elleri her zaman omuzlarında. Yeterki görmeyi seç. Çünkü sana bahşedilen özgür irade, seçim hakkı gereğince sen istemeden kimse sana yardım edemez. Ama sen istersen, herkes koşarak yardıma gelir. Evren önünde eğilir. Şimdi tam zamanı. Şimdi yeniden inşa vakti. Mutlu değilsen, kendini hayatını yeniden planlama vakti. Önce kendini değiştirme vakti. Sen değişmeden hiç kimse değişmeyecek, dünya değişmeyecek ve yaşadığın kısır döngüler bitmeyecek. Ben buradayım. Senin gibi yüzlerce insanla birlikte seni destekliyorum. Belki hiç tanışmadık. Ama evrende var olan herkes birbirine görünmeyen bağlarla bağlıdır. Ve bu her zaman elele olduğumuz anlamına gelir. Haydi seç kendini. Minikte olsa adım at. Artık kendinle barışma vakti. Kıblen kendi ruhun ve kalbin olduğunda, Allah ile de bir olacaksın. Çünkü zaten yüce Yaradan orada.

Sevgimdesin bunu da aklından çıkarma...

ANIL ŞEHİRLİOĞLU SOSYAL MEDYA HESAPLARI

https://www.instagram.com/anilsehirlioglu/

https://www.youtube.com/anilsehirlioglu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.