deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

Bi’yerden tanıyorum ama..?

Ahhh şu sosyal medya yok mu; insanı rezil de eder vezir de... Herkesin “en iyi” , “en mutlu” , “en özgür”, “en güzel, “en yakışıklı” halini yansıtmak için büyük bir çaba harcadığı bu platformlara bakınca; kendiyle barışık olmayan insanların birbirlerine duydukları rekabet de artıyor... Hatta zaman zaman bu “en iyi görünme” isteği; bizi biz olmaktan çıkarıyor... Teknolojinin bize sunduğu akıllı telefonlarla aynı kareden yaklaşık 15-20 tane çekip, ekranı büyüte büyüte büyük bir titizlikle seçtiğimiz fotoğrafları paylaşmak; artık günlük rutinlerimizin vazgeçilmezi oldu... Zirâ bir iki gün fotoğraf paylaşımı yapmadığınızda “Hayırdır, yoksun ortalıkta, hasta mısın yoksa?” diye gelen mesajlar da eksikliğimizin hissedildiği anlamına geldi bir nebze... Buraya kadar herşey tamam ama asıl merak ettiğim şey şu; paylaştıklarımızın ne kadarı gerçek biziz? Ne kadarı bizi yansıtıyor meselâ... Ya da gerçek halimizle örtüşmeyen birşeyler var mı? “Olmaz mı?” dediğinizi duyar gibiyim... Birçoğumuz usta “photoshop”çulara taş çıkartacak donanıma sahibiz artık; 7-24 gelsin binbir türlü efektler modundayız. Elbette bir parça renk ve ışık ayarı ya da ufak tefek dokunuşları hepimiz seviyoruz... Lâkin bazıları bu durumu çok abartıyor. Pürüzsüz ciltlere, hokka gibi burunlara, kalemle çizilmişçesine kusursuz yüz hatlarına hepimiz âşinayız artık... Bununla da yetinmeyip; bacak boyunu uzatıp, belini incelten kızlar; göbeğini yok edip, karın kaslarını şişiren adamların sayısı da azımsanacak gibi değil... Filtrenin dozunu arşa çıkaran erkeklerin; kaybolan burun deliklerini, kuru boyayla boyanmış izlenimi veren flu sakallarını ne yapacağız meselâ? Oysa doğal bir sakal, ciltteki kusurları örten en kral filtredir aslında... İyi de neden kendimizle barışık olmak yerine; herkesi kandırdığımız yalanına; kendimizi inandırmayı tercih ediyoruz? Gerçek hayatta; eşimiz, dostumuz, arkadaşlarımız zaten nasıl bir yüzümüz, fiziğimiz olduğunu gayet iyi biliyor; dolayısıyla rötuşun ve photoshop’un ayarı kaçınca; samimiyetten uzak, hatta yer yer komediye varan “nitelikli dolandırıcılık” filmi izler gibi oluyoruz. Kendimizi olduğumuz gibi sevip; “Kiminin huyu güzeldir, kiminin boyu; kiminin sözü güzeldir, kiminin gözü” diyebilmenin tarifsiz iç huzurunu yaşayabilmeyi diliyorum herkese...
Ekleme Tarihi: 23 Mayıs 2020 - Cumartesi

Bi’yerden tanıyorum ama..?

Ahhh şu sosyal medya yok mu; insanı rezil de eder vezir de... Herkesin “en iyi” , “en mutlu” , “en özgür”, “en güzel, “en yakışıklı” halini yansıtmak için büyük bir çaba harcadığı bu platformlara bakınca; kendiyle barışık olmayan insanların birbirlerine duydukları rekabet de artıyor... Hatta zaman zaman bu “en iyi görünme” isteği; bizi biz olmaktan çıkarıyor... Teknolojinin bize sunduğu akıllı telefonlarla aynı kareden yaklaşık 15-20 tane çekip, ekranı büyüte büyüte büyük bir titizlikle seçtiğimiz fotoğrafları paylaşmak; artık günlük rutinlerimizin vazgeçilmezi oldu... Zirâ bir iki gün fotoğraf paylaşımı yapmadığınızda “Hayırdır, yoksun ortalıkta, hasta mısın yoksa?” diye gelen mesajlar da eksikliğimizin hissedildiği anlamına geldi bir nebze... Buraya kadar herşey tamam ama asıl merak ettiğim şey şu; paylaştıklarımızın ne kadarı gerçek biziz? Ne kadarı bizi yansıtıyor meselâ... Ya da gerçek halimizle örtüşmeyen birşeyler var mı? “Olmaz mı?” dediğinizi duyar gibiyim... Birçoğumuz usta “photoshop”çulara taş çıkartacak donanıma sahibiz artık; 7-24 gelsin binbir türlü efektler modundayız. Elbette bir parça renk ve ışık ayarı ya da ufak tefek dokunuşları hepimiz seviyoruz... Lâkin bazıları bu durumu çok abartıyor. Pürüzsüz ciltlere, hokka gibi burunlara, kalemle çizilmişçesine kusursuz yüz hatlarına hepimiz âşinayız artık... Bununla da yetinmeyip; bacak boyunu uzatıp, belini incelten kızlar; göbeğini yok edip, karın kaslarını şişiren adamların sayısı da azımsanacak gibi değil...

Filtrenin dozunu arşa çıkaran erkeklerin; kaybolan burun deliklerini, kuru boyayla boyanmış izlenimi veren flu sakallarını ne yapacağız meselâ? Oysa doğal bir sakal, ciltteki kusurları örten en kral filtredir aslında... İyi de neden kendimizle barışık olmak yerine; herkesi kandırdığımız yalanına; kendimizi inandırmayı tercih ediyoruz? Gerçek hayatta; eşimiz, dostumuz, arkadaşlarımız zaten nasıl bir yüzümüz, fiziğimiz olduğunu gayet iyi biliyor; dolayısıyla rötuşun ve photoshop’un ayarı kaçınca; samimiyetten uzak, hatta yer yer komediye varan “nitelikli dolandırıcılık” filmi izler gibi oluyoruz. Kendimizi olduğumuz gibi sevip; “Kiminin huyu güzeldir, kiminin boyu; kiminin sözü güzeldir, kiminin gözü” diyebilmenin tarifsiz iç huzurunu yaşayabilmeyi diliyorum herkese...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.