deneme bonusu veren siteler bahis siteleri bonus veren siteler

deneme bonusu veren siteler

virginiawinefestival.org/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

Taklit edemediğimiz şeyler de var

Yurdum insanının en başarılı olduğu konulardan biri de “taklit yeteneği” bence… Sokaktaki her 10 kişiden en az 7’si mikrofon uzatıldığında Einstein, Cemal Süreya, Necip Fazıl gibi takılıyor… Kulağı biraz iyi olup, ritmik duygulara kapılanlar “Ablanız size kurban olsun, helâl mi ayol!” diye Bülent Ersoy’a bile bağlıyor…  Ya da yolunuz Eminönü taraflarına düşerse, sokaktaki esnaftan “New York Fashion Week” bilgilerini almayı unutmayın lütfen… Kaldırıma tezgâh açan işportacılar bile “Abla bu yılın modası kalın çerçeveli gözlükler; Gucci’nin, Chanel’in yeni modeli bunlar” diyor… Satmak için her türlü “tezgâh” var yani… Marka sahiplerinden önce bizimkiler canlı defile düzenliyor resmen… Kapalıçarşı ise bu konuda master yapanların mekânı… Hatta dünyaca ünlü modacılar bir gün gelip kendi ürünlerinin taklitlerini görse “Helal olsun, bizim çantayı bizden sağlam yapmışlar” diye “üstün başarı ödülü” verir bizimkilere…  Maddi geliri çok iyi olan futbolcular, o futbolcularla gezip, kestirme yoldan zengin olmayı hesaplayıp, jet sosyeteye girmek isteyen sözde manken- şarkıcıların hepsinin en sevdiği adrestir burası… Hatta pek çok ünlü sanatçı, magazincilere yakalanmaktan korktuğu için istediği taklit ürünleri EFT-Havale ile adrese teslim alıyormuş… E tabi gecenin bir vakti karanlıkta tuvalete giderken oda parfümünün pıssstt demesi kadar ürkütücü bir durum bu bence…  Milyarlık saatler, çantalar, gözlükler, o kadar iyi görünüyor ki; orijinallerinden ayrılamayacak kadar bilinçli taklit edildiği için insanları cezbediyor haliyle…  Buraya kadar tamam ama peki ya taklit edemediğimiz şeyler var mı sizce? Olmaz mı hiç… Mesela “taklit etmemeyi” taklit edemiyoruz… Özgün olmayı yani, kendimiz gibi davranmayı…  En basitinden sosyal medyaya şöyle bir göz atın; kimse kendisi gibi değil, estetik faciası kadınların hepsi birbirinin aynısı resmen… Hani markette kasa kuyruğunda “Sıradan biri gelsin” diye seslenirler ya tam da öyle bir sıradanlık…  Taklit edemediğimiz şeyler arasında “cesaret” var mesela… Çok istediğimiz bir insana, bir fikre, bir işe kavuşmak için sadece küçük bir adım atmak yeterliyken; bizim taklit ettiğimiz şey genelde “korkaklık veya çekimserlik” oluyor.  Nezaketin bünyeye yerleşmiş halini bulmaktan geçtim; taklidine rastlasam öpüp başıma koyacağım… En çok da samimiyetin sahicisine hasretim ben… Malum önümüz bayram; her bayram atılan tebrik mesajlarına bakıyorum; memleketteki halamın kızıyla, Maltepe Belediyesi Başkanı’nın attığı mesaj noktası virgülüne kadar birebir aynı… Bu yıl kararlıyım; içinde adımın geçmediği satırlara yanıt vermemek konusunda… Hoş ben yine dayanamam; kabalık olmasın diye yazar çizerim o da ayrı mevzu… … ve fakat bunca durumun, eşyanın, objenin içinde “Peki Pınar, senin hiç taklit etmek istediğin bir şey yok mu?” diye sorarsanız var elbette… ‘Patlıcan’ı çok kıskanıyorum ben, evet evet yanlış duymadınız, bildiğiniz pazardan aldığımız patlıcandan bahsediyorum… Neden mi; tuzlu suda 5 dakika yatınca içindeki tüm acıyı dışarı atıyor da ondan…
Ekleme Tarihi: 17 Nisan 2023 - Pazartesi

Taklit edemediğimiz şeyler de var

Yurdum insanının en başarılı olduğu konulardan biri de “taklit yeteneği” bence… Sokaktaki her 10 kişiden en az 7’si mikrofon uzatıldığında Einstein, Cemal Süreya, Necip Fazıl gibi takılıyor… Kulağı biraz iyi olup, ritmik duygulara kapılanlar “Ablanız size kurban olsun, helâl mi ayol!” diye Bülent Ersoy’a bile bağlıyor… 

Ya da yolunuz Eminönü taraflarına düşerse, sokaktaki esnaftan “New York Fashion Week” bilgilerini almayı unutmayın lütfen… Kaldırıma tezgâh açan işportacılar bile “Abla bu yılın modası kalın çerçeveli gözlükler; Gucci’nin, Chanel’in yeni modeli bunlar” diyor… Satmak için her türlü “tezgâh” var yani… Marka sahiplerinden önce bizimkiler canlı defile düzenliyor resmen… Kapalıçarşı ise bu konuda master yapanların mekânı… Hatta dünyaca ünlü modacılar bir gün gelip kendi ürünlerinin taklitlerini görse “Helal olsun, bizim çantayı bizden sağlam yapmışlar” diye “üstün başarı ödülü” verir bizimkilere… 

Maddi geliri çok iyi olan futbolcular, o futbolcularla gezip, kestirme yoldan zengin olmayı hesaplayıp, jet sosyeteye girmek isteyen sözde manken- şarkıcıların hepsinin en sevdiği adrestir burası… Hatta pek çok ünlü sanatçı, magazincilere yakalanmaktan korktuğu için istediği taklit ürünleri EFT-Havale ile adrese teslim alıyormuş… E tabi gecenin bir vakti karanlıkta tuvalete giderken oda parfümünün pıssstt demesi kadar ürkütücü bir durum bu bence… 

Milyarlık saatler, çantalar, gözlükler, o kadar iyi görünüyor ki; orijinallerinden ayrılamayacak kadar bilinçli taklit edildiği için insanları cezbediyor haliyle… 

Buraya kadar tamam ama peki ya taklit edemediğimiz şeyler var mı sizce? Olmaz mı hiç… Mesela “taklit etmemeyi” taklit edemiyoruz… Özgün olmayı yani, kendimiz gibi davranmayı… 

En basitinden sosyal medyaya şöyle bir göz atın; kimse kendisi gibi değil, estetik faciası kadınların hepsi birbirinin aynısı resmen… Hani markette kasa kuyruğunda “Sıradan biri gelsin” diye seslenirler ya tam da öyle bir sıradanlık… 

Taklit edemediğimiz şeyler arasında “cesaret” var mesela… Çok istediğimiz bir insana, bir fikre, bir işe kavuşmak için sadece küçük bir adım atmak yeterliyken; bizim taklit ettiğimiz şey genelde “korkaklık veya çekimserlik” oluyor. 

Nezaketin bünyeye yerleşmiş halini bulmaktan geçtim; taklidine rastlasam öpüp başıma koyacağım… En çok da samimiyetin sahicisine hasretim ben… Malum önümüz bayram; her bayram atılan tebrik mesajlarına bakıyorum; memleketteki halamın kızıyla, Maltepe Belediyesi Başkanı’nın attığı mesaj noktası virgülüne kadar birebir aynı… Bu yıl kararlıyım; içinde adımın geçmediği satırlara yanıt vermemek konusunda… Hoş ben yine dayanamam; kabalık olmasın diye yazar çizerim o da ayrı mevzu…

… ve fakat bunca durumun, eşyanın, objenin içinde “Peki Pınar, senin hiç taklit etmek istediğin bir şey yok mu?” diye sorarsanız var elbette… ‘Patlıcan’ı çok kıskanıyorum ben, evet evet yanlış duymadınız, bildiğiniz pazardan aldığımız patlıcandan bahsediyorum… Neden mi; tuzlu suda 5 dakika yatınca içindeki tüm acıyı dışarı atıyor da ondan…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.