deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

Mahalle bizim, ev kira!

Bilmem size de oluyor mu; son günlerde iki çift laf ettiğiniz kişiyle “kira sorunsalı’nı masaya yatırmak? “N’aber, nasıl gidiyor, çoluk çocuk ne alemde?” derken nasıl oluyor da konu bir anda hooop ev kiralarına geliyor…  Çarşıda pazarda, metroda, hastane koridorlarında, pide kuyruğunda her yerde aynı konu… İster ev sahibi olun ister kiracı, hiç farketmez…  Peki ne değişti de “Ev sahibinin bir evi var kiracının bin evi” sözü yalan oldu artık? Aynı apartmanda yan yana oturan kiracılardan biri iki yıl önce taşındığı ve eski kiracı olduğu için 5 bin TL öderken, diğeri birebir aynı daireye 15 bin TL kira veriyor… Biri de çıkıp “Böyle saçmalık olur mu kardeşim!” demiyor…  Hatta ne mi diyor? Şunu: “İki aya evi boşaltın, ben taşınacağım!”  Aslında taşınacağı falan yok; “Yan daire 15 bin TL’ye tutulmuş, ben enayi miyim! Ya çık evimden ya da kirayı benim istediğim düzeye çıkar” demenin kibar halidir bu… İşin daha da tuhafı, dönüp de kendine sormuyor, “Gerçekten bu evin değeri bu kadar eder mi, o kirayı aldığımda rahat uyur muyum, kul hakkına girer miyim?” diye… Sonra ne mi oluyor peki? Para hırsı yüzünden çıkarılan kiracının yerine bir başkası taşınıyor… Fakat ilk iki ay kira yatıyor ama sonrasına vatandaşın gücü yetmiyor… Sürpriz mi; değil elbette… Ekonomik koşullar, iktisadi gerçekler ortada…  Üstelik geçtiğimiz hafta notere gitmiştim ve gelenlerin % 90’ı ev sahibi - kiracı anlaşmazlığı için ihtarname çekmek için sıraya girmişti… Hadi buyur burdan yak! Zamanında takır takır kiranı ödeyenleri gözünün yaşına bakmadan daha çok kazanma hırsı yüzünden kapının önüne koyarsan olacağı budur tabii… Öte yandan empati yaptığımda bazı kiracıların da iyi niyeti suistimal edip, nerdeyse bedavaya oturduğuna şahit oluyorum. Yani o evin değerinin aslında daha fazla ettiğini bile bile ucuza oturmaya devam ediyor… Bu da ev sahibine haksızlık… Gönlüm her iki tarafın da hakkaniyetli ve adil davranmasından yana… Fakat gelin görün ki; depremde binlerce insanın birkaç saniye içinde evsiz barksız kalışı bile bizi akıllandırmaya yetmedi… Hanları hamamları olanlarla, kiracı olanlar bir tas çorba için aynı yemek kuyruğuna girmedi mi, aynı ateşin başında ısınmadı mı? Demek ki neymiş; aslında hepimiz bu dünyada birer kiracıymışız… Ömrün bir pencere olduğunu, her gelenin bakıp geçtiğini unutmuşuz… O yüzden bunu zaman zaman birbirimize hatırlatmakta fayda var… Her ortamda, her mecrada.. Mesela geçtiğimiz gün bir taksiye bindim; gideceğim yeri söyledim… Üstelik her sokağını bildiğim bir yerdi… Milliyetçilik duygularının kabardığı izlenimini veren, vitesin üzerindeki tespihle “Ya sabır” çeken taksici, “Abla n’olucak bu memleketin hali, her şeyin çivisi çıktı, herkes üçkağıtçı olmuş vs” diye konuşmaya başladı… Bir yandan dinlerken bir yandan da aynı güzergahta üç tur atınca haksız bir eleştiri yapmamak adına “Siz karşının taksisi misiniz? Daha önce hiç geldiniz mi bu taraflara” diye sordum. “Oooo abla 15 senedir burda oturuyorum ben, iyi bilirim buraları” demez mi!..  “O zaman ben müsait bi’ yerde ineyim… Ben de iyi bilirim buraları; belli ki siz ‘hanımların dikkatine; overlok makinesi ayağınıza geldi. Halı, kilim, yolluk, paspas kenarına overlok yapılır’ edasıyla bütün sokakları gezdireceksiniz bana” dedim… Ne kadar haklıymışsınız; herkes üçkağıtçı olmuş, ben de bugün sayenizde bir kez daha anlamış oldum, sağolun” dedim…  İnci küpelerim, fularım, topuklu ayakkabılarım ve jilet gibi görüntümün altından “Ramiz Dayı”nın kadın versiyonunun çıkacağını tahmin edemeyen taksicinin şaşkınlığının en büyük şahidi de göz göze geldiğimiz dikiz aynası oldu… Yok yok öyle hayal ettiğiniz gibi taksinin kapısını “çaaattttt!” diye vurmadım; tüm zarifliğimle usulca kapatıp, gülümseyip hayırlı işler diledim. Neden mi? Çünkü oto sanayiye gidip o kapıyı yaptırır belki ama; işittiği sözlerin kulağındaki uğultusunu, boğazında düğümlenen cümlelerin acısını, yüzünün kıpkırmızı halini; hiç bir kulak-burun-boğaz doktoru ya da cildiyeci düzeltemez de ondan…  En sevdiğim şeydir; hiç hak etmediğim bir muameleye maruz kalınca, karşımdakini kendi vicdanında nezaketle utandırmak… Size de tavsiye ederim… Çünkü bize kaba kuvvet değil, zekâ ile harmanlanmış tavırlar yakışır…
Ekleme Tarihi: 26 Mart 2023 - Pazar

Mahalle bizim, ev kira!

Bilmem size de oluyor mu; son günlerde iki çift laf ettiğiniz kişiyle “kira sorunsalı’nı masaya yatırmak? “N’aber, nasıl gidiyor, çoluk çocuk ne alemde?” derken nasıl oluyor da konu bir anda hooop ev kiralarına geliyor… 

Çarşıda pazarda, metroda, hastane koridorlarında, pide kuyruğunda her yerde aynı konu… İster ev sahibi olun ister kiracı, hiç farketmez… 
Peki ne değişti de “Ev sahibinin bir evi var kiracının bin evi” sözü yalan oldu artık?
Aynı apartmanda yan yana oturan kiracılardan biri iki yıl önce taşındığı ve eski kiracı olduğu için 5 bin TL öderken, diğeri birebir aynı daireye 15 bin TL kira veriyor… Biri de çıkıp “Böyle saçmalık olur mu kardeşim!” demiyor… 
Hatta ne mi diyor?
Şunu:
“İki aya evi boşaltın, ben taşınacağım!” 
Aslında taşınacağı falan yok; “Yan daire 15 bin TL’ye tutulmuş, ben enayi miyim! Ya çık evimden ya da kirayı benim istediğim düzeye çıkar” demenin kibar halidir bu… İşin daha da tuhafı, dönüp de kendine sormuyor, “Gerçekten bu evin değeri bu kadar eder mi, o kirayı aldığımda rahat uyur muyum, kul hakkına girer miyim?” diye…
Sonra ne mi oluyor peki? Para hırsı yüzünden çıkarılan kiracının yerine bir başkası taşınıyor… Fakat ilk iki ay kira yatıyor ama sonrasına vatandaşın gücü yetmiyor… Sürpriz mi; değil elbette… Ekonomik koşullar, iktisadi gerçekler ortada… 
Üstelik geçtiğimiz hafta notere gitmiştim ve gelenlerin % 90’ı ev sahibi - kiracı anlaşmazlığı için ihtarname çekmek için sıraya girmişti… Hadi buyur burdan yak! Zamanında takır takır kiranı ödeyenleri gözünün yaşına bakmadan daha çok kazanma hırsı yüzünden kapının önüne koyarsan olacağı budur tabii…
Öte yandan empati yaptığımda bazı kiracıların da iyi niyeti suistimal edip, nerdeyse bedavaya oturduğuna şahit oluyorum. Yani o evin değerinin aslında daha fazla ettiğini bile bile ucuza oturmaya devam ediyor… Bu da ev sahibine haksızlık… Gönlüm her iki tarafın da hakkaniyetli ve adil davranmasından yana…
Fakat gelin görün ki; depremde binlerce insanın birkaç saniye içinde evsiz barksız kalışı bile bizi akıllandırmaya yetmedi… Hanları hamamları olanlarla, kiracı olanlar bir tas çorba için aynı yemek kuyruğuna girmedi mi, aynı ateşin başında ısınmadı mı? Demek ki neymiş; aslında hepimiz bu dünyada birer kiracıymışız… Ömrün bir pencere olduğunu, her gelenin bakıp geçtiğini unutmuşuz…
O yüzden bunu zaman zaman birbirimize hatırlatmakta fayda var… Her ortamda, her mecrada..
Mesela geçtiğimiz gün bir taksiye bindim; gideceğim yeri söyledim… Üstelik her sokağını bildiğim bir yerdi… Milliyetçilik duygularının kabardığı izlenimini veren, vitesin üzerindeki tespihle “Ya sabır” çeken taksici, “Abla n’olucak bu memleketin hali, her şeyin çivisi çıktı, herkes üçkağıtçı olmuş vs” diye konuşmaya başladı… Bir yandan dinlerken bir yandan da aynı güzergahta üç tur atınca haksız bir eleştiri yapmamak adına “Siz karşının taksisi misiniz? Daha önce hiç geldiniz mi bu taraflara” diye sordum. “Oooo abla 15 senedir burda oturuyorum ben, iyi bilirim buraları” demez mi!.. 
“O zaman ben müsait bi’ yerde ineyim… Ben de iyi bilirim buraları; belli ki siz ‘hanımların dikkatine; overlok makinesi ayağınıza geldi. Halı, kilim, yolluk, paspas kenarına overlok yapılır’ edasıyla bütün sokakları gezdireceksiniz bana” dedim… Ne kadar haklıymışsınız; herkes üçkağıtçı olmuş, ben de bugün sayenizde bir kez daha anlamış oldum, sağolun” dedim… 
İnci küpelerim, fularım, topuklu ayakkabılarım ve jilet gibi görüntümün altından “Ramiz Dayı”nın kadın versiyonunun çıkacağını tahmin edemeyen taksicinin şaşkınlığının en büyük şahidi de göz göze geldiğimiz dikiz aynası oldu… Yok yok öyle hayal ettiğiniz gibi taksinin kapısını “çaaattttt!” diye vurmadım; tüm zarifliğimle usulca kapatıp, gülümseyip hayırlı işler diledim. Neden mi? Çünkü oto sanayiye gidip o kapıyı yaptırır belki ama; işittiği sözlerin kulağındaki uğultusunu, boğazında düğümlenen cümlelerin acısını, yüzünün kıpkırmızı halini; hiç bir kulak-burun-boğaz doktoru ya da cildiyeci düzeltemez de ondan… 
En sevdiğim şeydir; hiç hak etmediğim bir muameleye maruz kalınca, karşımdakini kendi vicdanında nezaketle utandırmak… Size de tavsiye ederim… Çünkü bize kaba kuvvet değil, zekâ ile harmanlanmış tavırlar yakışır…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.