deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

Heykel kafası!

Yazın yerini sonbahara bıraktığı şu günlerde; seyahatler, tatiller, üç beş günlük kısa geziler ve biriktirdiğimiz anılar yanımıza kâr kaldı… Memleketin her yeri cennetten bir köşe tabii; bunda hemfikir olduğumuzu hissediyorum… Lâkin beni en çok şehir meydanlarının girişine konumlandırılmış heykeller etkiledi… Hem de ne etkilenmek; öyle böyle değil (!) Hani asansörün önünde dikilip beklerken, yanınıza gelen ilk kişi “Çağırdınız mı?” diye sorar ya; “Yok, pişman olup kendisi gelir diye bekliyorum” demek isteyip de diyemeyiz ya; işte tam da öyle bir iç çekişle seyreyledim bu eserleri…  Peki nasıl oluyor da Michelangelo, Auguste Rodin, Giovanni Bologna veya Donatello’nun eli; sert ve soğuk mermeri; dantel gibi işlenmiş ipek bir şala, yumuşacık görünen kuş tüyü bir yastığa, bir insan bedeninin incecik damarlarına varana kadar tüm kıvrımlarına dönüştürürken; biz neden havluyu dürüp, kuğu yapan yeni gelin edasından bir adım öteye gidemiyoruz? Elbette istisnai ve yetenekli birkaç sanatçımızı tenzih ederken; yurdumun çeşitli illerine dikilen heykellerden örnekler vermek istiyorum izninizle…     İsot heykeli: Şanlıurfa’nın göbeğinde tüm ihtişamıyla (!) duruyor… Hadi pul biberin kebaba, lahmacuna, çiğ köfteye olan katkısını anladık ama; sanatçı burada hayatımızı acıya bürüyüp, zehir edenlere üstü kapalı bir gönderme mi yapmak istedi acaba?    Selfie çeken şehzade heykeli: Amasya’da Yeşilırmak kenarında gezerken, tarihi sur duvarları üzerine inşa edilmiş geleneksel Osmanlı evlerine bayılmıştım… Üst tarafında ise kral mezarları mevcut… Hangi aklıselim sanatçımız (!) şu harika ambiyansı, selfie çeken bir şehzade ile taçlandırmak istedi acaba?  “İphone’suz yaşayamam” ya da  “Bir de beni tek çeksene” diyen şehzademiz kim?    Horoz heykeli: Denizli denilince benim aklıma bir doğa harikası olan Pamukkale ve eşsiz Hierapolis Antik Kenti geliyor… Böyle estetik ve zengin bir coğrafyadan beslenmek yerine; şehrin göbeğine “horoz”u konduran sanatçımızın “vakitsiz öten”lerden ne farkı kaldı şimdi peki?    Bağrıbütün kavunu heykeli: Yozgat deyince benim aklıma hep buzdolabı gelir… Şöyle ki; hepimiz yurt içi veya yurt dışına gittiğimiz zaman ufak tefek magnetler alırız ve onlarla genelde buzdolabının kapağını süsleriz… Ama dolabın içinde tarhana çorbası, bulgur pilavı karşılar bizi… Tüm dünyayı gezip, Yozgat’ta karar kılmış gibi bir halimiz vardır hep… Bağrıbütün kavunu heykelini de “bağrımıza” basıp yer açalım dolapta e mi?…   Üzüm heykeli: Manisa’daki bu eserimizle vurgulanmak istenen olgu nedir diye derin düşüncelerdeyim… Sanatçı, “Kadınlar; üzüm gibidir… Göstereceğiniz ilgiye göre ya şarap olur ya da sirke” gibisinden bir subliminal mesaj veriyor gibi hissediyorum…   Zeytin heykeli: Gemlik zeytini meşhurdur bilirsiniz… Geçtiğimiz hafta ordaydım ama rica etsem biri bana; yüzlerce sağlıklı zeytin ağacını kesip, yerine beton yığınlarını dikip; sonra da şehrin girişine alçıdan yapılmış bir heykel kondurmanın mantıklı bir açıklamasını yapabilir mi? Gözü inşaata doymayanlar;  “zeytinyağı gibi üste çıkar” şimdi kesin!   Caretta caretta heykeli: Muğla Dalyan’da böyle bir heykel olduğunu duyduğumda akla ziyan haberleri anımsadım…. Koruma altına alınan carettaların yuvasına çubuk çomak sokanları geçtim; yuvanın üzerinde mangal yapanlar bile oldu… Ahhh ahhh caretta’lardan çekmedik şu “kerata”lardan çektiğimiz kadar!…   Leblebi heykeli: Kütahya Tavşanlı’daki bu nadide heykelimizin (!) hangi amaçla yapıldığını tahmin edeyim izninizle; rahmetli babaannem “Leblebi, midenin suyunu alır” derdi… Tabii o yıllarda bu kadar “midesiz” yoktu… Neyse efendim siz “leb demeden leblebiyi anladınız” bence…    Bilezik heykeli: Kahramanmaraş’taki bu heykelimiz “Zengin koca bulmanın püf noktaları”nı mı vurguluyor acaba? Nacizane fikrim; hepimizin kolunda bir altın bileziği olsun elbette ama öyle kuyumcuda satılanları kastetmiyorum ben… Kendi ayaklarımız üzerinde durabileceğimiz bir meslekten daha iyi bir altın bilezik olabilir mi?    Kayısıdan ATM heykeli: Malatya’daki bu şaheserimizle (!) ilgili sizi yormak istemediğim için sadece “kayısı” ve “para” arasındaki ilişkiyi vurgulamak istiyorum… Eğer bu ikisini fazla kaçırırsanız; “sindirim problemi” yaşarsınız… Kayısıdan bankamatik heykeli yapan sanatçımız da bunu anlatmak istedi zaar!..
Ekleme Tarihi: 15 Ekim 2023 - Pazar

Heykel kafası!

Yazın yerini sonbahara bıraktığı şu günlerde; seyahatler, tatiller, üç beş günlük kısa geziler ve biriktirdiğimiz anılar yanımıza kâr kaldı… Memleketin her yeri cennetten bir köşe tabii; bunda hemfikir olduğumuzu hissediyorum… Lâkin beni en çok şehir meydanlarının girişine konumlandırılmış heykeller etkiledi… Hem de ne etkilenmek; öyle böyle değil (!) Hani asansörün önünde dikilip beklerken, yanınıza gelen ilk kişi “Çağırdınız mı?” diye sorar ya; “Yok, pişman olup kendisi gelir diye bekliyorum” demek isteyip de diyemeyiz ya; işte tam da öyle bir iç çekişle seyreyledim bu eserleri… 

Peki nasıl oluyor da Michelangelo, Auguste Rodin, Giovanni Bologna veya Donatello’nun eli; sert ve soğuk mermeri; dantel gibi işlenmiş ipek bir şala, yumuşacık görünen kuş tüyü bir yastığa, bir insan bedeninin incecik damarlarına varana kadar tüm kıvrımlarına dönüştürürken; biz neden havluyu dürüp, kuğu yapan yeni gelin edasından bir adım öteye gidemiyoruz? Elbette istisnai ve yetenekli birkaç sanatçımızı tenzih ederken; yurdumun çeşitli illerine dikilen heykellerden örnekler vermek istiyorum izninizle…

 

 

İsot heykeli: Şanlıurfa’nın göbeğinde tüm ihtişamıyla (!) duruyor… Hadi pul biberin kebaba, lahmacuna, çiğ köfteye olan katkısını anladık ama; sanatçı burada hayatımızı acıya bürüyüp, zehir edenlere üstü kapalı bir gönderme mi yapmak istedi acaba? 

 

Selfie çeken şehzade heykeli: Amasya’da Yeşilırmak kenarında gezerken, tarihi sur duvarları üzerine inşa edilmiş geleneksel Osmanlı evlerine bayılmıştım… Üst tarafında ise kral mezarları mevcut… Hangi aklıselim sanatçımız (!) şu harika ambiyansı, selfie çeken bir şehzade ile taçlandırmak istedi acaba?  “İphone’suz yaşayamam” ya da  “Bir de beni tek çeksene” diyen şehzademiz kim? 

 

Horoz heykeli: Denizli denilince benim aklıma bir doğa harikası olan Pamukkale ve eşsiz Hierapolis Antik Kenti geliyor… Böyle estetik ve zengin bir coğrafyadan beslenmek yerine; şehrin göbeğine “horoz”u konduran sanatçımızın “vakitsiz öten”lerden ne farkı kaldı şimdi peki? 

 

Bağrıbütün kavunu heykeli: Yozgat deyince benim aklıma hep buzdolabı gelir… Şöyle ki; hepimiz yurt içi veya yurt dışına gittiğimiz zaman ufak tefek magnetler alırız ve onlarla genelde buzdolabının kapağını süsleriz… Ama dolabın içinde tarhana çorbası, bulgur pilavı karşılar bizi… Tüm dünyayı gezip, Yozgat’ta karar kılmış gibi bir halimiz vardır hep… Bağrıbütün kavunu heykelini de “bağrımıza” basıp yer açalım dolapta e mi?…

 

Üzüm heykeli: Manisa’daki bu eserimizle vurgulanmak istenen olgu nedir diye derin düşüncelerdeyim… Sanatçı, “Kadınlar; üzüm gibidir… Göstereceğiniz ilgiye göre ya şarap olur ya da sirke” gibisinden bir subliminal mesaj veriyor gibi hissediyorum…

 

Zeytin heykeli: Gemlik zeytini meşhurdur bilirsiniz… Geçtiğimiz hafta ordaydım ama rica etsem biri bana; yüzlerce sağlıklı zeytin ağacını kesip, yerine beton yığınlarını dikip; sonra da şehrin girişine alçıdan yapılmış bir heykel kondurmanın mantıklı bir açıklamasını yapabilir mi? Gözü inşaata doymayanlar;  “zeytinyağı gibi üste çıkar” şimdi kesin!

 

Caretta caretta heykeli: Muğla Dalyan’da böyle bir heykel olduğunu duyduğumda akla ziyan haberleri anımsadım…. Koruma altına alınan carettaların yuvasına çubuk çomak sokanları geçtim; yuvanın üzerinde mangal yapanlar bile oldu… Ahhh ahhh caretta’lardan çekmedik şu “kerata”lardan çektiğimiz kadar!…

 

Leblebi heykeli: Kütahya Tavşanlı’daki bu nadide heykelimizin (!) hangi amaçla yapıldığını tahmin edeyim izninizle; rahmetli babaannem “Leblebi, midenin suyunu alır” derdi… Tabii o yıllarda bu kadar “midesiz” yoktu… Neyse efendim siz “leb demeden leblebiyi anladınız” bence… 

 

Bilezik heykeli: Kahramanmaraş’taki bu heykelimiz “Zengin koca bulmanın püf noktaları”nı mı vurguluyor acaba? Nacizane fikrim; hepimizin kolunda bir altın bileziği olsun elbette ama öyle kuyumcuda satılanları kastetmiyorum ben… Kendi ayaklarımız üzerinde durabileceğimiz bir meslekten daha iyi bir altın bilezik olabilir mi? 

 

Kayısıdan ATM heykeli: Malatya’daki bu şaheserimizle (!) ilgili sizi yormak istemediğim için sadece “kayısı” ve “para” arasındaki ilişkiyi vurgulamak istiyorum… Eğer bu ikisini fazla kaçırırsanız; “sindirim problemi” yaşarsınız… Kayısıdan bankamatik heykeli yapan sanatçımız da bunu anlatmak istedi zaar!..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.