deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

Evimizdeki gizli misafirler

Özgürce gezip tozamadığımız, saatlerin esiri olduğumuz, maskelerin altında oksijene hasret kaldığımız şu günlerde haliyle televizyona daha çok vakit ayırır olduk. Diziler de olmasa; “Merhaba dört duvar, merhaba tavan; ooo halının desenleri de buradaymış aman efendim hoşgeldiniz” kıvamına gelmek üzereyiz. İyi hoş ama bu dizilerin üzerimizdeki etkisini hiç düşündünüz mü? Mafya dizilerindeki gençlerin büründüğü serseri roller, ellerindeki silahlar; kimlik arayışında olan ergenleri etkilemiyor mu sizce? Bir dönem “Kurtlar Vadisi” vardı; racon kesmeye özenenler, siyah takım elbise ve tespih satışlarını patlamıştı... Çünkü biz diziyi izlemiyoruz ki; yaşıyoruz resmen... Dizinin önemli bir oyuncusu rol gereği ölünce; hüngür hüngür ağlayıp, yas tutan mı ararsınız; ertesi gün O’na mevlüt okutturan mı ; yoksa mezar taşı yaptıran mı!.. Son günlerde de birbirine ihanet eden, entrikalarla dolu, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan tuhaf diziler revaçta... Pek çok kanalda; muadili bulunmuş ağrı kesici gibi tıpatıp aynı diziler oldukça; biz de farkında olmadan değer yargılarımızdan uzaklaşıyoruz. Eskiden ayıpladığımız, utandığımız mevzular şimdi daha sıradan bir hâle bürünüyor. Normalleşiyor, kanıksanıyor... Nerde o “Perihan Abla”daki aynı mahallenin güzel insanları... Ya da nerde “Süper Baba”daki çıkarsız komşuluklar, “Ekmek Teknesi”ndeki gerçek dostluklar... Ya da başrolünü Şener Şen ile Türkan Şoray’ın paylaştığı “İkinci Bahar”da; hayatın tüm zorluklarını, sevgiyle yenebilme mücadelesi hani nerde? Sadece diziler değil; reyting uğruna yapılan programlar da toplumu yozlaştıran öğelerle dolu... Yemek yarışmasını açıyorsunuz; henüz tadına bakmadığı nimete verip veriştiren koca koca teyzeler; kavga kıyamet birbirine saydırmaya utanmıyor... Ya da polisiye dizilerinden hallice programlara bir göz atayım diyorsunuz; bu sefer de “Eltimle el ele verip, yufkacı Muammer’e kaçtık. Ohhh çok da mutluyuz” diyen iki hanımın pişkinliği beyninizi yakıp yıkıyor... Ağlamakla gülmek arasına sıkışan ruh halimizi bir iki şarkıyla motive etmek isterken; nakaratında dahi öznesi, yüklemi olmayan saçmasapan şarkılar çarpıyor yüzümüze bu kez... Sesi güzel olmayan herkesin DJ’liğe soyunduğu; farklı giyinmek adına saçmalayanların “modacı” geçindiği; özellikle saç-makyaj eğitmenliğine özenen gencecik pek çok erkeğin; mevzuyu çok yanlış anlayıp, kendilerine makyaj yapıp, ojeler sürüp, işvenin cilvenin dibine vurdukları videolarının sizce örnek alınabilecek bir yanı var mı? Bu durumda özellikle ebeveynlerin daha dikkatli olması gerekiyor. Anne-babaların; çocuklarının neleri izlediğini, takip ettiğini gözlemlemesi ve onları; kişisel gelişimlerini destekleyen kaliteli yapımlara yönlendirmesi büyük bir önem arz ediyor. Çünkü gerek televizyon gerekse sosyal medya artık evimizin tam orta yerinde cirit atıyor. Biz bu platformları dikkatli kullanmazsak; evimizin kapısını gece hırsız girmesin diye kırk kez kilitlesek bile ne işe yarar ki; çalınan şey ahlâki değerlerimiz olduktan sonra!..
Ekleme Tarihi: 04 Nisan 2021 - Pazar

Evimizdeki gizli misafirler

Özgürce gezip tozamadığımız, saatlerin esiri olduğumuz, maskelerin altında oksijene hasret kaldığımız şu günlerde haliyle televizyona daha çok vakit ayırır olduk. Diziler de olmasa; “Merhaba dört duvar, merhaba tavan; ooo halının desenleri de buradaymış aman efendim hoşgeldiniz” kıvamına gelmek üzereyiz. İyi hoş ama bu dizilerin üzerimizdeki etkisini hiç düşündünüz mü? Mafya dizilerindeki gençlerin büründüğü serseri roller, ellerindeki silahlar; kimlik arayışında olan ergenleri etkilemiyor mu sizce? Bir dönem “Kurtlar Vadisi” vardı; racon kesmeye özenenler, siyah takım elbise ve tespih satışlarını patlamıştı... Çünkü biz diziyi izlemiyoruz ki; yaşıyoruz resmen... Dizinin önemli bir oyuncusu rol gereği ölünce; hüngür hüngür ağlayıp, yas tutan mı ararsınız; ertesi gün O’na mevlüt okutturan mı ; yoksa mezar taşı yaptıran mı!..

Son günlerde de birbirine ihanet eden, entrikalarla dolu, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan tuhaf diziler revaçta... Pek çok kanalda; muadili bulunmuş ağrı kesici gibi tıpatıp aynı diziler oldukça; biz de farkında olmadan değer yargılarımızdan uzaklaşıyoruz. Eskiden ayıpladığımız, utandığımız mevzular şimdi daha sıradan bir hâle bürünüyor. Normalleşiyor, kanıksanıyor... Nerde o “Perihan Abla”daki aynı mahallenin güzel insanları... Ya da nerde “Süper Baba”daki çıkarsız komşuluklar, “Ekmek Teknesi”ndeki gerçek dostluklar... Ya da başrolünü Şener Şen ile Türkan Şoray’ın paylaştığı “İkinci Bahar”da; hayatın tüm zorluklarını, sevgiyle yenebilme mücadelesi hani nerde? Sadece diziler değil; reyting uğruna yapılan programlar da toplumu yozlaştıran öğelerle dolu... Yemek yarışmasını açıyorsunuz; henüz tadına bakmadığı nimete verip veriştiren koca koca teyzeler; kavga kıyamet birbirine saydırmaya utanmıyor...

Ya da polisiye dizilerinden hallice programlara bir göz atayım diyorsunuz; bu sefer de “Eltimle el ele verip, yufkacı Muammer’e kaçtık. Ohhh çok da mutluyuz” diyen iki hanımın pişkinliği beyninizi yakıp yıkıyor... Ağlamakla gülmek arasına sıkışan ruh halimizi bir iki şarkıyla motive etmek isterken; nakaratında dahi öznesi, yüklemi olmayan saçmasapan şarkılar çarpıyor yüzümüze bu kez... Sesi güzel olmayan herkesin DJ’liğe soyunduğu; farklı giyinmek adına saçmalayanların “modacı” geçindiği; özellikle saç-makyaj eğitmenliğine özenen gencecik pek çok erkeğin; mevzuyu çok yanlış anlayıp, kendilerine makyaj yapıp, ojeler sürüp, işvenin cilvenin dibine vurdukları videolarının sizce örnek alınabilecek bir yanı var mı?

Bu durumda özellikle ebeveynlerin daha dikkatli olması gerekiyor. Anne-babaların; çocuklarının neleri izlediğini, takip ettiğini gözlemlemesi ve onları; kişisel gelişimlerini destekleyen kaliteli yapımlara yönlendirmesi büyük bir önem arz ediyor. Çünkü gerek televizyon gerekse sosyal medya artık evimizin tam orta yerinde cirit atıyor. Biz bu platformları dikkatli kullanmazsak; evimizin kapısını gece hırsız girmesin diye kırk kez kilitlesek bile ne işe yarar ki; çalınan şey ahlâki değerlerimiz olduktan sonra!..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.