deneme bonusu veren siteler bahis siteleri bonus veren siteler

deneme bonusu veren siteler

virginiawinefestival.org/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

Hassas insanlara dair ufak tefek saptamalar

Her insanın öne çıkan belli başlı özellikleri vardır… Kimi eğlenceli, kimi sinirli, kimi cana yakın, kimi soğuktur… Beni bir insanda en çok etkileyen özellik ise “hassas” bir yüreğe, fikre, zikre sahip olup olmadığıdır… Peki peki konuyu biraz açalım; hadi buyrun “Hassas insan”lara dair nacizane saptamalarıma beraber göz atalım… Çok sulu gözlüdürler; her defasında “Bu sefer ağlamayacağım!” derler ama gözyaşları ışık hızıyla yarışır… Kadınsa; gözyaşı ile rimeli arasında akmamak adına kıyasıya bir mücadele vardır. Erkekse, “Gözüme bir şey kaçtı herhalde” rolünün hakkını verir. Her defasında insanlara güvenip; her defasında bir hayli şaşırırlar; ve o an en iyi öğrendikleri şey; bazı şeyleri hiç öğrenemeyecekleridir. Gittikleri bir mekânda garsonlara üst perdeden konuşan ukala insanlara çok sinir olurlar. Tam o sırada içten içe; masadaki değil, hayattaki “boş”ların toplanmasını isterler. Yeni aldıkları beyaz spor ayakkabıyı ilk gün giymeye utanırlar. Sanki herkes kar beyazı bağcıklara bakıyor gibi çocuksu bir utangaçlık hissi içinde olurlar. Ufacık bir sakızın kâğıdını bile çöp kutusu bulana kadar ellerinde gezdirirler. Öylesine merhametlidirler ki; “Bak üçe kadar sayıyorum!” diye tehdit ederken bile araya iki buçuğu sıkıştırırlar. Bağırarak şarkı söyleyenlerden pek hoşlanmazlar… Eğer o an mutlularsa şarkının ritmine; üzgünlerse sözlerine dikkat ederler… Vücut dilinin detayları mı; onu ne siz sorun ne ben söyleyeyim! Çok fazla detaycıdırlar. Ayrıntıların ayrıntısı bile onlar için çok önemlidir. Örneğin; bindikleri bir dolmuşta; arkadan zırt pırt yabancı bir elin omzuna dokunup “Pardon! Şurdan iki Kadıköy uzatır mısınız?” ricasını saniyeler içinde hesaba katıp, en arka köşeye otururlar. Yoksul insanın yanına sokulurlar. Mesela İngiltere Kraliçesi’nin hayatını değil; garibanlıktan gelen Cristiano Ronaldo’nun hayatını merak ederler; çünkü gerçek hikayenin orda olduğunu düşünürler. Kendilerine ev, arsa, araba alanlara değil; çay ısmarlayanlara âşık olurlar. Gerçek mutlulukların; parayla pulla satın alınamayacağını çok iyi bilirler. Yamaç paraşütü bile yapsanız “Beni merakta bırakma, inince mesaj at” diyenleri; ezbere “Seni seviyorum” diyenlere asla değişmezler. Küçükken kardeşiyle ufacık bir münakaşaya tutuşsa bile “O kadar da sert vurmadım; ağlama n’olur! Hadi sen de bana vur ödeşelim, annem duymasın!” diye pazarlığa girişirler… İltifat edildiğinde utanırlar, mahcup oldukları için hemen konuyu değiştirirler. Geçimini çöpten bulduklarıyla sağlayan garibanları görünce; sırf onları incitmemek için göz göze gelmemeye ekstra dikkat ederler. Sanki o an çantasında bir şey arıyormuş gibi anlık meşguliyetler icad ederler. Hassas insanlar, kaldırım taşlarının; “tek taş”la başlayan aşk maceralarının hazin sonu yüzünden eve dönüş yollarında gözyaşlarına nasıl da güzel ev sahipliği yaptığını bilerek yürürler.  “Eski sevgiliden dost olmaz” önyargısını yerle bir edecek kadar özel insanlardır. Hâttâ; kaybedildikten sonra en çok özlenen, biraz buruk bir tebessümle içten içe her daim iyiliği istenen kişilerdir. Çocukluk yapmak istediğinizde; gönlünüze salıncak kuran kişilerdir… “Galiba biz büyüyerek; çocukluk etmişiz” diye düşünenlerin en başında onlar gelir. Hassas insanların; her şeyleri çok kıymetlidir. Örneğin eski arabasını satarken bile; sanki kardeşini askere uğurluyormuş gibi ağlamaklı bir ruh haline bürünürler… Sahip olduğu her şeyle duygusal bir bağları vardır. Dünyadaki herkes için sıradan olan bir obje; O’na birini hatırlatıyorsa dünyalara bedeldir… Herhangi bir ortamda fikir ayrılığı yaşandığında; o an karşısındakine verip veriştirmez. İçine dert olan, söyleyemediği lâfların hepsini eve döndüğünde eğer kadınsa; mutfakta bir başına fasulye ayıklarken dile getirir; erkekse köprü trafiğinde kendi kendini; yine kendiyle konuşurken buluverir. Eğer sevdiğinden ayrıysa ya da aşk acısı çekiyorsa; sırf bu yüzden dinleyemediği şarkılar vardır. Cömerttirler; üç kuruşluk bir şey ısmarlayınca içleri gitmez… Üzgün olduklarında iştahları kapanır; spor salonunda üç ayda veremedikleri kiloyu; 3 günde verirler… Küfür ya da argo kelimeler kullanmazlar; hâttâ duyduklarında bile utanırlar. Aşırı alkol, sigara veya madde bağımlılıkları yoktur. Gece hayatı yerine ev huzurunu tercih eden evcimen tiplerdir. Tek kötü alışkanlıkları “çok sevmek”tir. … ve bu yüzden kıymetleri pek bilinmez…
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2021 - Pazar

Hassas insanlara dair ufak tefek saptamalar

Her insanın öne çıkan belli başlı özellikleri vardır… Kimi eğlenceli, kimi sinirli, kimi cana yakın, kimi soğuktur… Beni bir insanda en çok etkileyen özellik ise “hassas” bir yüreğe, fikre, zikre sahip olup olmadığıdır… Peki peki konuyu biraz açalım; hadi buyrun “Hassas insan”lara dair nacizane saptamalarıma beraber göz atalım…

Çok sulu gözlüdürler; her defasında “Bu sefer ağlamayacağım!” derler ama gözyaşları ışık hızıyla yarışır… Kadınsa; gözyaşı ile rimeli arasında akmamak adına kıyasıya bir mücadele vardır. Erkekse, “Gözüme bir şey kaçtı herhalde” rolünün hakkını verir.

Her defasında insanlara güvenip; her defasında bir hayli şaşırırlar; ve o an en iyi öğrendikleri şey; bazı şeyleri hiç öğrenemeyecekleridir.

Gittikleri bir mekânda garsonlara üst perdeden konuşan ukala insanlara çok sinir olurlar. Tam o sırada içten içe; masadaki değil, hayattaki “boş”ların toplanmasını isterler.

Yeni aldıkları beyaz spor ayakkabıyı ilk gün giymeye utanırlar. Sanki herkes kar beyazı bağcıklara bakıyor gibi çocuksu bir utangaçlık hissi içinde olurlar.

Ufacık bir sakızın kâğıdını bile çöp kutusu bulana kadar ellerinde gezdirirler.

Öylesine merhametlidirler ki; “Bak üçe kadar sayıyorum!” diye tehdit ederken bile araya iki buçuğu sıkıştırırlar.

Bağırarak şarkı söyleyenlerden pek hoşlanmazlar… Eğer o an mutlularsa şarkının ritmine; üzgünlerse sözlerine dikkat ederler… Vücut dilinin detayları mı; onu ne siz sorun ne ben söyleyeyim!

Çok fazla detaycıdırlar. Ayrıntıların ayrıntısı bile onlar için çok önemlidir. Örneğin; bindikleri bir dolmuşta; arkadan zırt pırt yabancı bir elin omzuna dokunup “Pardon! Şurdan iki Kadıköy uzatır mısınız?” ricasını saniyeler içinde hesaba katıp, en arka köşeye otururlar.

Yoksul insanın yanına sokulurlar. Mesela İngiltere Kraliçesi’nin hayatını değil; garibanlıktan gelen Cristiano Ronaldo’nun hayatını merak ederler; çünkü gerçek hikayenin orda olduğunu düşünürler.

Kendilerine ev, arsa, araba alanlara değil; çay ısmarlayanlara âşık olurlar. Gerçek mutlulukların; parayla pulla satın alınamayacağını çok iyi bilirler.

Yamaç paraşütü bile yapsanız “Beni merakta bırakma, inince mesaj at” diyenleri; ezbere “Seni seviyorum” diyenlere asla değişmezler.

Küçükken kardeşiyle ufacık bir münakaşaya tutuşsa bile “O kadar da sert vurmadım; ağlama n’olur! Hadi sen de bana vur ödeşelim, annem duymasın!” diye pazarlığa girişirler…

İltifat edildiğinde utanırlar, mahcup oldukları için hemen konuyu değiştirirler. Geçimini çöpten bulduklarıyla sağlayan garibanları görünce; sırf onları incitmemek için göz göze gelmemeye ekstra dikkat ederler. Sanki o an çantasında bir şey arıyormuş gibi anlık meşguliyetler icad ederler.

Hassas insanlar, kaldırım taşlarının; “tek taş”la başlayan aşk maceralarının hazin sonu yüzünden eve dönüş yollarında gözyaşlarına nasıl da güzel ev sahipliği yaptığını bilerek yürürler.  “Eski sevgiliden dost olmaz” önyargısını yerle bir edecek kadar özel insanlardır. Hâttâ; kaybedildikten sonra en çok özlenen, biraz buruk bir tebessümle içten içe her daim iyiliği istenen kişilerdir.

Çocukluk yapmak istediğinizde; gönlünüze salıncak kuran kişilerdir… “Galiba biz büyüyerek; çocukluk etmişiz” diye düşünenlerin en başında onlar gelir. Hassas insanların; her şeyleri çok kıymetlidir. Örneğin eski arabasını satarken bile; sanki kardeşini askere uğurluyormuş gibi ağlamaklı bir ruh haline bürünürler… Sahip olduğu her şeyle duygusal bir bağları vardır. Dünyadaki herkes için sıradan olan bir obje; O’na birini hatırlatıyorsa dünyalara bedeldir…

Herhangi bir ortamda fikir ayrılığı yaşandığında; o an karşısındakine verip veriştirmez. İçine dert olan, söyleyemediği lâfların hepsini eve döndüğünde eğer kadınsa; mutfakta bir başına fasulye ayıklarken dile getirir; erkekse köprü trafiğinde kendi kendini; yine kendiyle konuşurken buluverir. Eğer sevdiğinden ayrıysa ya da aşk acısı çekiyorsa; sırf bu yüzden dinleyemediği şarkılar vardır. Cömerttirler; üç kuruşluk bir şey ısmarlayınca içleri gitmez… Üzgün olduklarında iştahları kapanır; spor salonunda üç ayda veremedikleri kiloyu; 3 günde verirler…

Küfür ya da argo kelimeler kullanmazlar; hâttâ duyduklarında bile utanırlar. Aşırı alkol, sigara veya madde bağımlılıkları yoktur. Gece hayatı yerine ev huzurunu tercih eden evcimen tiplerdir. Tek kötü alışkanlıkları “çok sevmek”tir.

… ve bu yüzden kıymetleri pek bilinmez…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.