deneme bonusu veren siteler bahis siteleri bonus veren siteler

deneme bonusu veren siteler

virginiawinefestival.org/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

Kelime oyunu…

Hani her ortamda her şeyi bildiğinden emin olan ahbaplarımız vardır ya; yanılma paylarının sıfır olduğunu iddia eden, olaylara sığ bir pencereden bakan; en vahimi de bunun farkına varamayacak kadar kör olan insanlar… İşte bugün onlarla “Ne, ne değildir?” sorularına rastgele seçtiğim “kelime”ler ve anlamları eşliğinde ters köşelerde buluşmak istedim… O hâlde buyrunuz efendim; başlayalım…   Meselâ “cesur olmak” denilince; tek düze kişilerin aklına hemen yüksek ses tonu, asıp kesme vaziyetleri, tehditkâr tavırlar, kaba saba şiddet eğilimli ruh hâlleri gelir. Oysa tüm bunların özeti; “cesur”değil “kusur”dur. Tilki’ye “Cesaretini ispat et” demişler; tutmuş kendi yavrusunu yemiş; yani bazıları “cesur olmayı” sevdiklerini harcamak sanıyor… Oysa cesaret, tehlike karşısında aklın kullanılmasıdır.   Peki “yokluk” deyince ne geliyor akıllara? Pek çok kişi, konuyu dünya genelindeki asgari ücretle, ülkemiz arasındaki farkları ekonomist edasıyla açıklamaya bayılıyor. Sanıyor ki “yokluk” = “para”. Bana sorarsanız; şu hayattaki en büyük yokluk; varlığına alıştığımız bir insanın; nefesinin, sesinin, kahkahasının, yokluğudur. Telâfisi mümkün olmayan gidişleri kabullenmenin adıdır “yokluk”.   Sıra geldi mutluluğa; “Mutlu insan kimdir?” diye sorsam eminim ki en çok duyacağım cümlelerin içinde “ev, araba, arsa, para pul” kelimeleri başı çeker. Bunlar sadece ihtiyaçtır; fazlasını istemek insanı bitmeyen bir hırsın esiri yapar. İşte bu “kazanmak” değil de “azalmak” olur. Çünkü dünya malı için kendinizi gereğinden fazla hırpalarsanız, sağlığınız elinizden gider… O yüzden bence hayattaki en mutlu insan; kimseyle yarışmayan insandır.   “Gitmek” desem meselâ; neler geçer aklınızdan? Hayır, hayır! Özgüven budalalarının “Zoruna mı gitti!” şeklindeki atarlı giderli hâllerini kastetmedim elbette… Ömürden, gönülden, hayallerden, günden gitmekten bahsediyorum… Lâkin; “Giden midir terk eden yoksa “kalan” mı?” diye sorarsanız; bence kalan, gidenin gitmesine ses çıkarmıyorsa çoktan terketmiş demektir.   Bilirsiniz; “ziyan” kelimesi pek çok kişi için “ticari” kayıpları anlatır. Hâttâ çoğunluk bu kelimeyi “zarar”la süsleyince ekonomi profesörü kesilir başımıza(!) Oysa bana sorarsanız “En büyük ziyan nedir?” diye; “sanmak” derim… Çünkü en çok da; sevildiğini sanmak “ziyan” eder insanı…   “Kelime” der dururuz meselâ; gerçekten nedir “kelime” hiç düşündünüz mü; havada asılı kalan, elle tutulup, gözle görülmeyen bir şey midir sadece? Bence; şu hayatta hacmi en büyük olan şeydir “kelime”… Kendince bir derinliği, ağırlığı, hacmi, dokunuşu, mutlu edeni ya da keskin olup yara bere açanı mevcuttur. Yıkılmak sadece binalara özgü bir terim değildir ki; “yar’la bir olmayınca”, “yerle bir olmak” da işte tam da buradan gelir…   “Göz kırpmak” geldi apansızın aklıma; yok yok hayır; çapkın insanları kastetmiyorum elbette… Yarı içtenliklere, samimiyetsiz samimiyetlere düşman olduğum için arada derede kalan bu tâbir bana şunu anımsattı sadece; gözümü açtım “Doğdu” dediler; gözümü kapatınca da hâliyle “Öldü” diyecekler. İşte bu aradaki “göz kırpma”lara “hayat” diyorum ben…   “Fotoğraf” desem aklınızdan neler geçer peki? Sâhi fotoğraf; sadece instagram, facebook gibi sosyal medya platformlarının olmazsa olmaz öğesi midir; yoksa elâleme olduğumuzdan daha iyi görünmek için “yara”ları “yama”dığımız bir araç mıdır? Bence; birine en son davranış şeklimiz, O’nda bıraktığımız en gerçekçi profil fotoğrafımızdır. Nezaketten nasibini alamayanlar adına üzgünüm; malum photoshop ve filtre de işe yaramaz bu gibi durumlarda; eyvah eyvah !..
Ekleme Tarihi: 15 Kasım 2021 - Pazartesi

Kelime oyunu…

Hani her ortamda her şeyi bildiğinden emin olan ahbaplarımız vardır ya; yanılma paylarının sıfır olduğunu iddia eden, olaylara sığ bir pencereden bakan; en vahimi de bunun farkına varamayacak kadar kör olan insanlar… İşte bugün onlarla “Ne, ne değildir?” sorularına rastgele seçtiğim “kelime”ler ve anlamları eşliğinde ters köşelerde buluşmak istedim… O hâlde buyrunuz efendim; başlayalım…

 

Meselâ “cesur olmak” denilince; tek düze kişilerin aklına hemen yüksek ses tonu, asıp kesme vaziyetleri, tehditkâr tavırlar, kaba saba şiddet eğilimli ruh hâlleri gelir. Oysa tüm bunların özeti; “cesur”değil “kusur”dur. Tilki’ye “Cesaretini ispat et” demişler; tutmuş kendi yavrusunu yemiş; yani bazıları “cesur olmayı” sevdiklerini harcamak sanıyor… Oysa

cesaret, tehlike karşısında aklın kullanılmasıdır.

 

Peki “yokluk” deyince ne geliyor akıllara? Pek çok kişi, konuyu dünya genelindeki asgari ücretle, ülkemiz arasındaki farkları ekonomist edasıyla açıklamaya bayılıyor. Sanıyor ki “yokluk” = “para”. Bana sorarsanız; şu hayattaki en büyük yokluk; varlığına alıştığımız bir insanın; nefesinin, sesinin, kahkahasının, yokluğudur. Telâfisi mümkün olmayan gidişleri kabullenmenin adıdır “yokluk”.

 

Sıra geldi mutluluğa; “Mutlu insan kimdir?” diye sorsam eminim ki en çok duyacağım cümlelerin içinde “ev, araba, arsa, para pul” kelimeleri başı çeker. Bunlar sadece ihtiyaçtır; fazlasını istemek insanı bitmeyen bir hırsın esiri yapar. İşte bu “kazanmak” değil de “azalmak” olur. Çünkü dünya malı için kendinizi gereğinden fazla hırpalarsanız, sağlığınız elinizden gider… O yüzden bence hayattaki en mutlu insan; kimseyle yarışmayan insandır.

 

“Gitmek” desem meselâ; neler geçer aklınızdan? Hayır, hayır! Özgüven budalalarının “Zoruna mı gitti!” şeklindeki atarlı giderli hâllerini kastetmedim elbette… Ömürden, gönülden, hayallerden, günden gitmekten bahsediyorum… Lâkin; “Giden midir terk eden yoksa “kalan” mı?” diye sorarsanız; bence kalan, gidenin gitmesine ses çıkarmıyorsa çoktan terketmiş demektir.

 

Bilirsiniz; “ziyan” kelimesi pek çok kişi için “ticari” kayıpları anlatır. Hâttâ çoğunluk bu kelimeyi “zarar”la süsleyince ekonomi profesörü kesilir başımıza(!) Oysa bana sorarsanız “En büyük ziyan nedir?” diye; “sanmak” derim… Çünkü en çok da; sevildiğini sanmak “ziyan” eder insanı…

 

“Kelime” der dururuz meselâ; gerçekten nedir “kelime” hiç düşündünüz mü; havada asılı kalan, elle tutulup, gözle görülmeyen bir şey midir sadece? Bence; şu hayatta hacmi en büyük olan şeydir “kelime”… Kendince bir derinliği, ağırlığı, hacmi, dokunuşu, mutlu edeni ya da keskin olup yara bere açanı mevcuttur. Yıkılmak sadece binalara özgü bir terim değildir ki; “yar’la bir olmayınca”, “yerle bir olmak” da işte tam da buradan gelir…

 

“Göz kırpmak” geldi apansızın aklıma; yok yok hayır; çapkın insanları kastetmiyorum elbette… Yarı içtenliklere, samimiyetsiz samimiyetlere düşman olduğum için arada derede kalan bu tâbir bana şunu anımsattı sadece; gözümü açtım “Doğdu” dediler; gözümü kapatınca da hâliyle “Öldü” diyecekler. İşte bu aradaki “göz kırpma”lara “hayat” diyorum ben…

 

“Fotoğraf” desem aklınızdan neler geçer peki? Sâhi fotoğraf; sadece instagram, facebook gibi sosyal medya platformlarının olmazsa olmaz öğesi midir; yoksa elâleme olduğumuzdan daha iyi görünmek için “yara”ları “yama”dığımız bir araç mıdır? Bence; birine en son davranış şeklimiz, O’nda bıraktığımız en gerçekçi profil fotoğrafımızdır. Nezaketten nasibini alamayanlar adına üzgünüm; malum photoshop ve filtre de işe yaramaz bu gibi durumlarda; eyvah eyvah !..

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.