Hepimizin doğuştan gelen, genlerle nakledilen ve sonrasında yaşadığımız tecrübelerle şekillenen türlü türlü huyu suyu var… Kimimiz çok inatçı fakat vicdanlı; kimimiz çok sinirli ama bir o kadar da duygusal; kimimiz çok sakin gibi görünen ama seri katil olabilecek gizli potansiyele sahip, kimimiz her daim gülümserken aslında en çok ağlayan olduğunu gizlemekte ustalaşmış bir kimlik… Hâl böyleyken günde elli kez baktığımız; saçımızı, üstümüzü başımızı düzelttiğimiz o aynaların önünde bir saniye durup; “duruşumuzu” da düzeltmemiz gerektiğine inanırım ben hep…
Ama bu kez “Güzel miyim?” , “Yakışıklı mıyım?” merakıyla değil; “Doğru düzgün bir insan mıyım?” diye bakmalıyız o aynaya… Eğer objektif ve vicdanlı bir insansanız; kendinizdeki eğrileri, doğruları, artıları, eksileri zaten pekâlâ biliyorsunuzdur. Ama tam tersine kendinizi kandıran bir yapınız varsa şimdiden geçmiş olsun… Çünkü çağımızın özeti; pek çok insanın psikolog gibi konuşup, ruh hastası gibi davranması değil mi zaten? Ancak bu mizaçtaki insanlara sadece şunu hatırlatmak isterim; eğer haddinden fazla şımardıysanız, başka bir düşmana ihtiyacınız kalmamış demektir. Bu tip insanların; sevgiliniz, eşiniz, akrabanız veya çok samimi dostunuz olsa bile zamanla sizi çekemediğini, yorduğunu, her ortamda kendini yüceltip sizi inceden inceden aşağı çekme çabasında olduğunu mutlaka fark edersiniz. O an şunu hissedersiniz; zamanla bazı yükler ağır gelir insana; yarı yolda indirsen yüküne yazık, ömür boyu taşısan sırtına yazık…
E peki ne yapmalı diye soracak olursanız; eğer birinin hayatının neresinde olduğunuzu tam olarak çözemiyorsanız; hiçbir yerinde olmamayı tercih edin… Çünkü; “belirsizlik” değersizliğin ta kendisidir… Yani siz “gökkuşağı” gibiyken; karşınızdaki kişi “renk körü”yse mesafe koymak en güzelidir… Bu tıpkı şuna benzer; diyelim bilmediğiniz bir semtte kayboldunuz, çıkmaz sokağa denk geldiniz… Bunu fark ettiğinizde geri adım atmak, aslında ilerlemek demektir… İnsan ilişkileri de tıpkı böyledir işte… Hayat bu; dengeler zamanla değişebilir, bir zamanlar aynı fotoğraf karesinde yan yana güldüğünüz insanlarla günün birinde iki yabancı gibi olabilirsiniz… Haksızlığa uğradığınız bir kişiyle aranız açılabilir; hâtta bazılarının gidişi ilaç gibi gelebilir; yeter ki kendinizle aranız hep iyi olsun; çünkü o bozulunca her şey bozuluyor…
En çok da kalbinizle iyi geçinin e mi; eğer o sağlıklıysa bütün vücut sağlıklı oluyor; eğer o bozulursa bütün vücut saçmalıyor. E hadi o zaman “atardamar”larında sadece temiz kan değil; “iyi niyet” de taşıyan sapasağlam kalplere çıksın tüm yollarınız…