deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

“Mutlu” eden yalanlar alışkanlık yaparsa...

Hiç kuşkusuz “yalan” kötüdür; lâkin bazen hepimiz, içinde bulunduğumuz durumu kurtarmak veya karşı tarafı incitmemek adına ufak tefek yalanlara sığınırız. Gündelik telâşlara kapılıp, mahcubiyet içinde “Tam ben de seni arayacaktım, kalp kalbe karşıymış” dediğimiz birileri olmuştur illâki... Ya da “Geldim, geldim 5 dakikaya oradayım!” yalanına karşı; daha evden çıkamadığımız gerçeği durur bir köşede... Veya bir ayakkabıcının ; “Giydikçe açılır” iknası ile emlakçının “Merkeze 10 dakika” yalanı ölümüne kapışır... İnsan kaynaklarının “Biz size döneriz”lerini, esnafın “Abla bize gelişi bu zaten”lerini, telefonun öbür ucundaki kişiye “O’nun da sana selâmı var”larını söylemiyorum bile... “İlk fırsatta görüşelim”ler yüzünden cennet de şimdilik zor gibi görünüyor... Ya da cicim aylarında; siz fazla kilolarınızla cebelleşirken; sevgilinizin, “Angelina Jolie de kim senin yanında!” dediği olmuştur illâ ki... Mutlu eden yalanlar; mutsuz eden gerçeklerle savaşmaya mahkûmdur hep... Çünkü insanoğlu yaradılışı gereği; beğenilmeye, övülmeye, ilgi görmeye bayılır. Fıtratında vardır bu... Elbette buradaki hassas nokta; ne olduğumuzu değil, ne olmadığımızı çok iyi bilmektir... Ancak bunlar belli ölçülerde tolere edebileceğimiz, çok da fazla canımızı acıtmayan, en fazla “Eyvallah” deyip yolumuza devam ettiğimiz klasik kalıplardır... Bir de tam tersi; iyi niyetimizi suistimal eden, bizi acıtan yalanlar vardır... Hatta Arapça’da “kezzap” kelimesinin “çok yalancı” mânâsına gelmesi de “acı”nın bir başka tezahürü gibidir... Öte yandan bir insanın yalanlarının altına gizlemeye çalıştığı “art niyeti” hissettiğimizde bu kez dilimizdeki “Eyvallah”; yerini derin bir iç çekişe eşlik eden “Fesübhanallah”a bırakır... Çünkü hissetmek; bilmekten daha derin ve keskin bir duygudur. Bir kez yalanını yakaladığınız bir insanın; bin kez doğrusunu sorgularsınız... İşin kötü yanı; yalansız yaşayamayan insanın cezası; kendine inanılmaması değil; artık O’nun kimseye inanamıyor olmasıdır. Bir insanın kendisine yapabileceği en kötü şey de; karşısına çıkan iyi niyetleri, çıkarsız, yalansız dolansız sevgileri es geçmesi değil midir zaten? Elbette hatalı olduğunu anlayan bir insanın; bunu telâfi etme çabasını görmezden gelmemeliyiz... Çünkü şartlar ne olursa olsun; bir insana en çok yakışan şey “hoşgörü”dür... Size iyiliği dokunan insanlara; sempatiyle, sevecen bir tavırla karşılık vermek kolaydır... Ama asıl marifet; size yanlış yapan, kazık atan, arkadan kuyu kazan bir insana, en zor anında gidip el uzatabilmektir. Size taş atan bir ele, çiçek tutuşturabilmektir “hoşgörü”... Sizi inciten kişinin kendi vicdanında “Ben böyle iyi bir insana nasıl yanlış yapabildim! Nasılll !” diyerek, bin pişman olup, ruhunun 180 derece döndüğü bir rotadır... Bu bilinçle, karşımızdaki kişiye bir defa daha şans tanırız; eğer bundan ders çıkarırsa ne mutlu... Ama; ikinci, üçüncü kez aynı şeyi yaparsa; bu “hata” değil, “tercih”tir... O yüzden naçizane tavsiyem; sizi paranız-pulunuz, makam-mevkiniz kısacası sahip olduklarınız için değil, sadece “siz” olduğunuz için seven insanlara günün birinde “illallah” dedirtmeyin. Çünkü inanın O’nlar incili kaftan; gerisi yamalı fistan...
Ekleme Tarihi: 02 Ocak 2021 - Cumartesi

“Mutlu” eden yalanlar alışkanlık yaparsa...

Hiç kuşkusuz “yalan” kötüdür; lâkin bazen hepimiz, içinde bulunduğumuz durumu kurtarmak veya karşı tarafı incitmemek adına ufak tefek yalanlara sığınırız. Gündelik telâşlara kapılıp, mahcubiyet içinde “Tam ben de seni arayacaktım, kalp kalbe karşıymış” dediğimiz birileri olmuştur illâki... Ya da “Geldim, geldim 5 dakikaya oradayım!” yalanına karşı; daha evden çıkamadığımız gerçeği durur bir köşede... Veya bir ayakkabıcının ; “Giydikçe açılır” iknası ile emlakçının “Merkeze 10 dakika” yalanı ölümüne kapışır... İnsan kaynaklarının “Biz size döneriz”lerini, esnafın “Abla bize gelişi bu zaten”lerini, telefonun öbür ucundaki kişiye “O’nun da sana selâmı var”larını söylemiyorum bile... “İlk fırsatta görüşelim”ler yüzünden cennet de şimdilik zor gibi görünüyor... Ya da cicim aylarında; siz fazla kilolarınızla cebelleşirken; sevgilinizin, “Angelina Jolie de kim senin yanında!” dediği olmuştur illâ ki... Mutlu eden yalanlar; mutsuz eden gerçeklerle savaşmaya mahkûmdur hep... Çünkü insanoğlu yaradılışı gereği; beğenilmeye, övülmeye, ilgi görmeye bayılır. Fıtratında vardır bu... Elbette buradaki hassas nokta; ne olduğumuzu değil, ne olmadığımızı çok iyi bilmektir...

Ancak bunlar belli ölçülerde tolere edebileceğimiz, çok da fazla canımızı acıtmayan, en fazla “Eyvallah” deyip yolumuza devam ettiğimiz klasik kalıplardır...

Bir de tam tersi; iyi niyetimizi suistimal eden, bizi acıtan yalanlar vardır... Hatta Arapça’da “kezzap” kelimesinin “çok yalancı” mânâsına gelmesi de “acı”nın bir başka tezahürü gibidir...

Öte yandan bir insanın yalanlarının altına gizlemeye çalıştığı “art niyeti” hissettiğimizde bu kez dilimizdeki “Eyvallah”; yerini derin bir iç çekişe eşlik eden “Fesübhanallah”a bırakır... Çünkü hissetmek; bilmekten daha derin ve keskin bir duygudur. Bir kez yalanını yakaladığınız bir insanın; bin kez doğrusunu sorgularsınız... İşin kötü yanı; yalansız yaşayamayan insanın cezası; kendine inanılmaması değil; artık O’nun kimseye inanamıyor olmasıdır. Bir insanın kendisine yapabileceği en kötü şey de; karşısına çıkan iyi niyetleri, çıkarsız, yalansız dolansız sevgileri es geçmesi değil midir zaten? Elbette hatalı olduğunu anlayan bir insanın; bunu telâfi etme çabasını görmezden gelmemeliyiz... Çünkü şartlar ne olursa olsun; bir insana en çok yakışan şey “hoşgörü”dür... Size iyiliği dokunan insanlara; sempatiyle, sevecen bir tavırla karşılık vermek kolaydır... Ama asıl marifet; size yanlış yapan, kazık atan, arkadan kuyu kazan bir insana, en zor anında gidip el uzatabilmektir. Size taş atan bir ele, çiçek tutuşturabilmektir “hoşgörü”... Sizi inciten kişinin kendi vicdanında “Ben böyle iyi bir insana nasıl yanlış yapabildim! Nasılll !” diyerek, bin pişman olup, ruhunun 180 derece döndüğü bir rotadır...

Bu bilinçle, karşımızdaki kişiye bir defa daha şans tanırız; eğer bundan ders çıkarırsa ne mutlu... Ama; ikinci, üçüncü kez aynı şeyi yaparsa; bu “hata” değil, “tercih”tir... O yüzden naçizane tavsiyem; sizi paranız-pulunuz, makam-mevkiniz kısacası sahip olduklarınız için değil, sadece “siz” olduğunuz için seven insanlara günün birinde “illallah” dedirtmeyin. Çünkü inanın O’nlar incili kaftan; gerisi yamalı fistan...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.