deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal deneme bonusu veren siteler

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

“Sevgi”nizi nasıl alırsınız efendim?

Keşke çay, kahve siparişi verir gibi “sevgi”yi de ısmarlayabilseydik diyorum bazen... Peki ya siz; “Sevginizi nasıl alırsınız efendim?” Sade mi meselâ; yoksa başka ilavelerle birlikte mi? “Beni katıksız sevsin, o bana yeter” mi dersiniz; yoksa “Kuru kuruya sevgi mi olur; yanında yat, kat da olsun” mu istersiniz? Ya da “24 saat beni düşünsün, hiçbir şeye konsantre olamasın, yerime kimseyi koyamasın, kıskansın dursun, aklı fikri hep bende olsun” gibi hırslarınız mı ağır basar? Ben bunların hiçbirini istemem meselâ... Çünkü birinin beni çok sevmesi bana bir şey ifade etmiyor ki; ben daha ziyade, beni nasıl sevdiğiyle ilgilenirim... Yormadan, kırıp dökmeden, kendi istediği kalıplara sokmadan da sevebiliyor mu beni diye düşünürüm... Asıl marifet de bu değil mi zaten? Örneğin her gün haberlerde; kendisinden ayrılmak istediği için kocası tarafından öldürülen kadın cinayetlerini izliyoruz... Yakalanan fail; ellerinde kelepçeyle polis otosuna bindirilirken bile “Beni bırakıp gittiği için vurdum, pişman değilim” diyor... Çok sevmenin; çok haklı olmak anlamına geldiğine o kadar inanıyor ki; kendi çocuğunu annesiz bıraktığının ya da bi anneye evlat acısı yaşattığının farkında bile değil... Çünkü bir şeyi çok sevmek; insanı o şeye karşı kör ve sağır yapar... Örneğin insan kendisini çok severse; asla kendindeki eksikleri göremez... Ya da parayı pulu, maddiyatı çok severse; zamanla maneviyatını kaybeder. Meselâ makam mevki hırsına kapılıp “Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?” ekibine katılırsa; tevazuyu kaybeder... Çünkü doğada haddini aşan her şey zamanla zıddına dönüşür. Çok gülen bir insan uzun süre devam ederse gözlerinden yaş gelir; öfkelenen biri; bir bakarsınız daha sonra sinirden gülmeye başlar... Ya da çok hızlı giden bir arabanın tekerine baktığınızda ters dönüyor gibi görünür. İşte hastalıklı sevgilerin, nefrete dönüşmesi de tıpkı böyledir. O yüzden ben; “çok sevme”nin değil “güzel sevme”nin meraklısı oldum hep... Ne yazık ki günümüzde “sevmek” kavramı “sahip olmak” zannediliyor... Oysa sahip olmaktan daha güzel bir duygu vardır; o da “kıymet bilmek”tir... Dalından kopardığınız çiçeği; bardaktaki suya koymak lütuf değildir ki meselâ... O’nun yaşamasına imkân tanımaktır gerçek sevgi... Elbette “sevmek” sadece bir duygu değildir; bilgi de gerektirir... Meselâ; sırf çok seviyorsunuz diye, akvaryumdaki balıklara sabah akşam yem verirseniz; fazla yemekten ölürler... Kuru topraktan beslenen kaktüse, kalkıp her gün su verirseniz çürütürsünüz... O nedenle sevginizin sağlıklı olmasını istiyorsanız; karşınızdaki insanın hobilerini, hayattan beklentilerini, onu mutlu eden detayları ya da üzülebileceği durumları iyi gözlemlemeniz gerekir... Mühim olan şey; sadece dilinizi konuşan değil; ruhunuzu da tercüme eden biri ile sevgiyi paylaşmaktır. Bir başkasında; sanki kendinize rastlamış gibi hissetmenizdir... “Beni, sende mi unutmuşum; bir bakar mısın?” diyebilmektir bazen “sevmek”... Ya da “sevmek”; trafikte giderken; bir araba plakasında O’nun adının baş harflerini yan yana görüp, tatlı tatlı gülümsemektir... İşte o yüzden ben istiyorum ki; yormadan, yorulmadan yaşayalım. Beraberken de özgür olunabilsin; şüpheye düşmeden sevip sevilmenin huzuru sarsın bizi... Örneğin bir erkek, halı saha maçına gitmek için eşine yalvarmasın; ya da bir kadın; arkadaşlarıyla gezmeye gitmek için; eşinin tuttuğu takımın gol attığı anlarda sırf izin koparabilmek uğruna 90 dakikalık derbiye çakılı kalmasın... Sizin iyi anlarınızı kollayıp, keyfinizin esiri olmasın... Ya da gönül verdiklerimiz “O’nu neden öyle yaptığını biliyorum” diyebilecek kadar iyi tanısınlar bizi... Bir insanın; fikrinden, zikrinden, kalbinden emin olarak yaşamanın güzelliğini; mecburi yol istikâmetine, acıklı şarkılara, hırçınlıklara, hastane koridorlarına, mezar taşlarına kurban etmeyelim... Ferit SEÇKİN / İçerik Editörü ferit@sakinca.com @ferit_seckin (adsbygoogle = window.adsbygoogle || ).push({});
Ekleme Tarihi: 21 Şubat 2021 - Pazar

“Sevgi”nizi nasıl alırsınız efendim?

Keşke çay, kahve siparişi verir gibi “sevgi”yi de ısmarlayabilseydik diyorum bazen... Peki ya siz; “Sevginizi nasıl alırsınız efendim?” Sade mi meselâ; yoksa başka ilavelerle birlikte mi? “Beni katıksız sevsin, o bana yeter” mi dersiniz; yoksa “Kuru kuruya sevgi mi olur; yanında yat, kat da olsun” mu istersiniz? Ya da “24 saat beni düşünsün, hiçbir şeye konsantre olamasın, yerime kimseyi koyamasın, kıskansın dursun, aklı fikri hep bende olsun” gibi hırslarınız mı ağır basar? Ben bunların hiçbirini istemem meselâ... Çünkü birinin beni çok sevmesi bana bir şey ifade etmiyor ki; ben daha ziyade, beni nasıl sevdiğiyle ilgilenirim... Yormadan, kırıp dökmeden, kendi istediği kalıplara sokmadan da sevebiliyor mu beni diye düşünürüm... Asıl marifet de bu değil mi zaten?

Örneğin her gün haberlerde; kendisinden ayrılmak istediği için kocası tarafından öldürülen kadın cinayetlerini izliyoruz... Yakalanan fail; ellerinde kelepçeyle polis otosuna bindirilirken bile “Beni bırakıp gittiği için vurdum, pişman değilim” diyor... Çok sevmenin; çok haklı olmak anlamına geldiğine o kadar inanıyor ki; kendi çocuğunu annesiz bıraktığının ya da bi anneye evlat acısı yaşattığının farkında bile değil... Çünkü bir şeyi çok sevmek; insanı o şeye karşı kör ve sağır yapar... Örneğin insan kendisini çok severse; asla kendindeki eksikleri göremez... Ya da parayı pulu, maddiyatı çok severse; zamanla maneviyatını kaybeder. Meselâ makam mevki hırsına kapılıp “Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?” ekibine katılırsa; tevazuyu kaybeder... Çünkü doğada haddini aşan her şey zamanla zıddına dönüşür. Çok gülen bir insan uzun süre devam ederse gözlerinden yaş gelir; öfkelenen biri; bir bakarsınız daha sonra sinirden gülmeye başlar... Ya da çok hızlı giden bir arabanın tekerine baktığınızda ters dönüyor gibi görünür. İşte hastalıklı sevgilerin, nefrete dönüşmesi de tıpkı böyledir. O yüzden ben; “çok sevme”nin değil “güzel sevme”nin meraklısı oldum hep... Ne yazık ki günümüzde “sevmek” kavramı “sahip olmak” zannediliyor... Oysa sahip olmaktan daha güzel bir duygu vardır; o da “kıymet bilmek”tir... Dalından kopardığınız çiçeği; bardaktaki suya koymak lütuf değildir ki meselâ... O’nun yaşamasına imkân tanımaktır gerçek sevgi... Elbette “sevmek” sadece bir duygu değildir; bilgi de gerektirir... Meselâ; sırf çok seviyorsunuz diye, akvaryumdaki balıklara sabah akşam yem verirseniz; fazla yemekten ölürler... Kuru topraktan beslenen kaktüse, kalkıp her gün su verirseniz çürütürsünüz...

O nedenle sevginizin sağlıklı olmasını istiyorsanız; karşınızdaki insanın hobilerini, hayattan beklentilerini, onu mutlu eden detayları ya da üzülebileceği durumları iyi gözlemlemeniz gerekir... Mühim olan şey; sadece dilinizi konuşan değil; ruhunuzu da tercüme eden biri ile sevgiyi paylaşmaktır. Bir başkasında; sanki kendinize rastlamış gibi hissetmenizdir... “Beni, sende mi unutmuşum; bir bakar mısın?” diyebilmektir bazen “sevmek”... Ya da “sevmek”; trafikte giderken; bir araba plakasında O’nun adının baş harflerini yan yana görüp, tatlı tatlı gülümsemektir... İşte o yüzden ben istiyorum ki; yormadan, yorulmadan yaşayalım. Beraberken de özgür olunabilsin; şüpheye düşmeden sevip sevilmenin huzuru sarsın bizi... Örneğin bir erkek, halı saha maçına gitmek için eşine yalvarmasın; ya da bir kadın; arkadaşlarıyla gezmeye gitmek için; eşinin tuttuğu takımın gol attığı anlarda sırf izin koparabilmek uğruna 90 dakikalık derbiye çakılı kalmasın... Sizin iyi anlarınızı kollayıp, keyfinizin esiri olmasın... Ya da gönül verdiklerimiz “O’nu neden öyle yaptığını biliyorum” diyebilecek kadar iyi tanısınlar bizi... Bir insanın; fikrinden, zikrinden, kalbinden emin olarak yaşamanın güzelliğini; mecburi yol istikâmetine, acıklı şarkılara, hırçınlıklara, hastane koridorlarına, mezar taşlarına kurban etmeyelim...

Ferit SEÇKİN / İçerik Editörü
ferit@sakinca.com
@ferit_seckin
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.