deneme bonusu veren siteler bahis siteleri bonus veren siteler

deneme bonusu veren siteler

virginiawinefestival.org/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking kingroyal

Pınar Billur Odabaşı
Köşe Yazarı
Pınar Billur Odabaşı
 

Düğüm salonu

Malum yaz ayları gelince hemen hemen hepimizin çevresinde evliliğe adım atan çiftler oluyor… Herkes bu mutlu günlerinde, sevdiklerini yanında görmek istiyor. Hâliyle bunun için hummalı bir hazırlık başlıyor… Henüz; “Biz yurtdışında evlendik, size sürpriz yaptık anneciğim” diyerek çattt diye evlilik cüzdanını gösterebilme cesaretine nail olanların sayısı yok denecek kadar az sanırım… E tabii kim ister annesinin ani bir kalp krizinden göçüp gitmesini ya da babasının tansiyonunun zıplayıp, beyin damarlarının pıhtılara yenik düşmesini öyle değil mi? Hâl böyleyken düğün hazırlıkları başlıyor her iki taraf için… Gençlerin çoğu günümüzde “Sade bir nikâh yeter” diyor; aileler ise “Bizim bir çevremiz var, adımız var; öyle kuru bir nikâhla bu iş olmaz” diyor. Sahiden de aylarca süren mekân arayışları, davetiye, gelinlik seçimi ve çiçeğinden şekerine kadar her şeyi kapsayan organizasyon hazırlıklarının sadece 5 dakika içinde iki “evet”e sığdırılması; çok güzel bir romanın acemice çıkarılmış 2 sayfalık özeti gibi geliyor bana da… Neyse ki artık kokteylli nikâhlar ile hem ailelerin hem de evlenecek çiftlerin orta yolu bulması kolaylaşıyor… Sonra davetli listesi hazırlanıyor; bütçenizi aşmamak için elediklerinizin sitemi için “Aile içinde sade bir tören yaptık” savunmaları da ezberaltı ediliyor… Herkesin kendince özene bezene hazırlanıp, yer yer gerçek yer yer yapay gülümseyerek yerini aldığı eğlence başlıyor… Kilolarına aldırış etmeden pullu payetli abiyelerle dolanan özgüven abidesi orta yaş teyzelerin Adriana Lima gibi salınarak başladığı düğünlerde en sevdiğim anlar; kendimce yaptığım eğlenceli gözlemler oluyor…  Meselâ; bekar oğlu olanlar; genç kızları süzer bir kısmet bulmak için… Oysa ben ters köşelerin insanı olduğum için; hep aksini savunurum bu fikrin… Çünkü bir insanı; olup olabilecek en şık, en bakımlı, en hoş haliyle gördüğümüz yerdir düğünler… Zaten herkes hoş görünür o kadar makyajla ve bakımla… Siz; düğüne değil, bakkala giderken dikkatinizi çekebilecek birini seçin bence… Marifet; o sade ve doğal hâliyle sizi kendine hayran bırakabileni bulmaktır çünkü…  Dönelim tekrar gözlemlerimize; erkeklerin ilk beş dakikadan sonra masadaki su bardaklarına; yan çevirerek yasladığı telefon ekranından maç izlemeye başladığı saniyeleri kastediyorum… Kadınların içten içe kılık kıyafet taraması yaptığı; bununla da yetinmeyip “Ayşe milletin kızına lâf ediyordu; e al bak kendi kızı herkesten daha açık giyiniyor ama neyse bize lâf düşmez” şeklinde ikinci kuşağa kancayı taktığı anları da geride bıraktıysak “Erik Dalı” na geçebiliriz… Çırağan Sarayı’nda da düğün yapsanız; o müthiş Louis Armstrong’lar, John Coltrane’ler, Charlie Parker’lar bir süre sonra yerini mutlaka Ankaralı Namık’lara bırakıyor… Buram buram “I love you”ların yerini “Tavukları pişirmişem”, “Çekirgeyi salamadım” lar alıyor illâki… Müziğin ritmine kapılıp, ziyadesiyle dağıtan aile fertlerinin; günler sonra topluca düğün videosunu izlerken kendi haliyle yüzleştiği an  “Ayyy buraları geç geç, ileri sar” cümlesi de çok güldürüyor beni…  Pistten inmeyenlerin enerjisi  ile “Bir an önce bitse de eve gitsek” diyen doğuştan yorgun tayfanın ölümüne kapıştığı anlara bir de takı merasimi ekleniyor… Altın fiyatlarının uçmasıyla; aynı ay iki üç düğün davetiyesi alanların eve haciz gelmiş hissine kapıldığı şu günlerde; “küçük altın” derken altının bile bozulacağı hissine kapılıyorum; “Ayıp oluyor, küçük demesek mi ona artık acaba (!) ” diyorum…  Bir de şipşak fotoğrafçılar var; alelade çekip, bastıkları fotoğrafları; masa masa arayıp sahiplerine ulaştırmak için saç topuzlarından, elbise desenlerinden ipucu bulup şıp diye dibinizde bitiveren hani… “Güzel çıkmamışız, almak istemiyoruz” dediğinizde; o “peki”ye dünyanın bütün küfürlerini sığdırdığını her halinden anladığımız tiplerden bahsediyorum… Bir de masadaki herkesin fotoğraf ücretini ödemeye niyetli cömert beyler var… Eve dönünce hanımlarından;  “Sana mı kaldı, ne gerek vardı?” diye fırça yiyecekleri garanti olan bu iyi niyetli beylerin, “Dur evlâdım; fotoğrafları üst üste koyma; yapışır… Kenarından tutup bak, parmak izi olmasın” diye çocukları uyarmayı da ihmal etmeyen bir yapısı vardır…  Patırtısız gürültüsüz bittiği için şükredilen, herkesin aile fotoğraflarındaki yerini aldığı “düğüm salonu” yerini; aile içi kritiklere bırakmıştır bile… Eve varınca; o nefes aldırmayan korselerden ve topuklu ayakkabılardan kurtulup; hafif diz vermiş eşofman altını giyen; ancak C-30 betondan farksız saç spreyiyle sabitlenmiş kuş yuvası topuzunu bozmaya mecali kalmayan kadınlar ile; bütün bir geceyi limonlu su içine batırılmış havuç ve salatalık dilimleriyle geçiren adamın mide gurultusu; buzdolabı önü buluşmalarının en güzelidir… İşte orda bütün düğümler gecenin 12’sinde ekmek arası peynirle çözülür… Havuç ve salatalık mı; yok yok evde dilimlenince bir havası olmuyor şekerim… 
Ekleme Tarihi: 07 Ağustos 2022 - Pazar

Düğüm salonu

Malum yaz ayları gelince hemen hemen hepimizin çevresinde evliliğe adım atan çiftler oluyor… Herkes bu mutlu günlerinde, sevdiklerini yanında görmek istiyor. Hâliyle bunun için hummalı bir hazırlık başlıyor… Henüz; “Biz yurtdışında evlendik, size sürpriz yaptık anneciğim” diyerek çattt diye evlilik cüzdanını gösterebilme cesaretine nail olanların sayısı yok denecek kadar az sanırım… E tabii kim ister annesinin ani bir kalp krizinden göçüp gitmesini ya da babasının tansiyonunun zıplayıp, beyin damarlarının pıhtılara yenik düşmesini öyle değil mi? Hâl böyleyken düğün hazırlıkları başlıyor her iki taraf için… Gençlerin çoğu günümüzde “Sade bir nikâh yeter” diyor; aileler ise “Bizim bir çevremiz var, adımız var; öyle kuru bir nikâhla bu iş olmaz” diyor. Sahiden de aylarca süren mekân arayışları, davetiye, gelinlik seçimi ve çiçeğinden şekerine kadar her şeyi kapsayan organizasyon hazırlıklarının sadece 5 dakika içinde iki “evet”e sığdırılması; çok güzel bir romanın acemice çıkarılmış 2 sayfalık özeti gibi geliyor bana da… Neyse ki artık kokteylli nikâhlar ile hem ailelerin hem de evlenecek çiftlerin orta yolu bulması kolaylaşıyor… Sonra davetli listesi hazırlanıyor; bütçenizi aşmamak için elediklerinizin sitemi için “Aile içinde sade bir tören yaptık” savunmaları da ezberaltı ediliyor… Herkesin kendince özene bezene hazırlanıp, yer yer gerçek yer yer yapay gülümseyerek yerini aldığı eğlence başlıyor… Kilolarına aldırış etmeden pullu payetli abiyelerle dolanan özgüven abidesi orta yaş teyzelerin Adriana Lima gibi salınarak başladığı düğünlerde en sevdiğim anlar; kendimce yaptığım eğlenceli gözlemler oluyor… 

Meselâ; bekar oğlu olanlar; genç kızları süzer bir kısmet bulmak için… Oysa ben ters köşelerin insanı olduğum için; hep aksini savunurum bu fikrin… Çünkü bir insanı; olup olabilecek en şık, en bakımlı, en hoş haliyle gördüğümüz yerdir düğünler… Zaten herkes hoş görünür o kadar makyajla ve bakımla… Siz; düğüne değil, bakkala giderken dikkatinizi çekebilecek birini seçin bence… Marifet; o sade ve doğal hâliyle sizi kendine hayran bırakabileni bulmaktır çünkü… 

Dönelim tekrar gözlemlerimize; erkeklerin ilk beş dakikadan sonra masadaki su bardaklarına; yan çevirerek yasladığı telefon ekranından maç izlemeye başladığı saniyeleri kastediyorum… Kadınların içten içe kılık kıyafet taraması yaptığı; bununla da yetinmeyip “Ayşe milletin kızına lâf ediyordu; e al bak kendi kızı herkesten daha açık giyiniyor ama neyse bize lâf düşmez” şeklinde ikinci kuşağa kancayı taktığı anları da geride bıraktıysak “Erik Dalı” na geçebiliriz… Çırağan Sarayı’nda da düğün yapsanız; o müthiş Louis Armstrong’lar, John Coltrane’ler, Charlie Parker’lar bir süre sonra yerini mutlaka Ankaralı Namık’lara bırakıyor… Buram buram “I love you”ların yerini “Tavukları pişirmişem”, “Çekirgeyi salamadım” lar alıyor illâki… Müziğin ritmine kapılıp, ziyadesiyle dağıtan aile fertlerinin; günler sonra topluca düğün videosunu izlerken kendi haliyle yüzleştiği an  “Ayyy buraları geç geç, ileri sar” cümlesi de çok güldürüyor beni… 

Pistten inmeyenlerin enerjisi  ile “Bir an önce bitse de eve gitsek” diyen doğuştan yorgun tayfanın ölümüne kapıştığı anlara bir de takı merasimi ekleniyor… Altın fiyatlarının uçmasıyla; aynı ay iki üç düğün davetiyesi alanların eve haciz gelmiş hissine kapıldığı şu günlerde; “küçük altın” derken altının bile bozulacağı hissine kapılıyorum; “Ayıp oluyor, küçük demesek mi ona artık acaba (!) ” diyorum… 

Bir de şipşak fotoğrafçılar var; alelade çekip, bastıkları fotoğrafları; masa masa arayıp sahiplerine ulaştırmak için saç topuzlarından, elbise desenlerinden ipucu bulup şıp diye dibinizde bitiveren hani… “Güzel çıkmamışız, almak istemiyoruz” dediğinizde; o “peki”ye dünyanın bütün küfürlerini sığdırdığını her halinden anladığımız tiplerden bahsediyorum… Bir de masadaki herkesin fotoğraf ücretini ödemeye niyetli cömert beyler var… Eve dönünce hanımlarından;  “Sana mı kaldı, ne gerek vardı?” diye fırça yiyecekleri garanti olan bu iyi niyetli beylerin, “Dur evlâdım; fotoğrafları üst üste koyma; yapışır… Kenarından tutup bak, parmak izi olmasın” diye çocukları uyarmayı da ihmal etmeyen bir yapısı vardır… 

Patırtısız gürültüsüz bittiği için şükredilen, herkesin aile fotoğraflarındaki yerini aldığı “düğüm salonu” yerini; aile içi kritiklere bırakmıştır bile… Eve varınca; o nefes aldırmayan korselerden ve topuklu ayakkabılardan kurtulup; hafif diz vermiş eşofman altını giyen; ancak C-30 betondan farksız saç spreyiyle sabitlenmiş kuş yuvası topuzunu bozmaya mecali kalmayan kadınlar ile; bütün bir geceyi limonlu su içine batırılmış havuç ve salatalık dilimleriyle geçiren adamın mide gurultusu; buzdolabı önü buluşmalarının en güzelidir… İşte orda bütün düğümler gecenin 12’sinde ekmek arası peynirle çözülür… Havuç ve salatalık mı; yok yok evde dilimlenince bir havası olmuyor şekerim… 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sakinca.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.